Ülkemizde çevirmenin gece, gündüz, sabah, akşam, bayram, seyran fark etmez, her teklif edilen işi yapanı, mümkünse uyumayanı, yemek molası vermeyeni, hakkını aramayanı ve en ucuza en kaliteli işi yapanı makbuldür. Çevirmenin hasta olmaya, hastaneye gitmeye, ailesine veya dostlarına zaman ayırmaya da hakkı yoktur. Tatil gibi bir şeyden bahsetmiyorum bile. O da ne?
Fakat iş yükü gittikçe artıyor ve çeviri sektörü de büyüyor. Star Trek’teki muhteşem çeviri cihazları çıkana kadar el mahkum bu iş çevirmenlerin sırtından yürüyecek. Bu denli sorun varken, ortada çevirmen bulurlarsa tabii. Ücret dengesi, sektörün acımasızlığı, vergiler vs derken hiç düşünmediğimiz ama kendini hep bir şekilde hissettiren bir mesele ile karşı karşıyayız. Çevirmenlerin sağlığı. Bu konuyu 3’e ayıracağım. İlk bölüm fiziksel sağlık, ikinci bölüm akıl sağlığı ve üçüncü bölüm dengeyi kurabilmek.

BÖLÜM 1- FİZİKSEL SAĞLIK

Çevirmen arkadaşlarımızla konuşmalarımızda en çok şikayet gelen konular

1- Bel ağrısı
2- Karpal Tünel
3- Migren
4- Mide Ağrısı
5- Kireçlenme
6- Kilo problemi
7- Şeker
8- Tansiyon
9- Hemoroid
10- Varis
11- Osteoporoz( Kemik erimesi)
12-Sürmenaj
13- Şizofreni
14-Alzheimer
15- Dikkat eksikliği

Metnin burasında mesleği bırakmaya karar vermediyseniz hemen “delilik”i de listeye ekleyerek yazıma devam ediyorum.
Bu şikayetler kronik hale gelmediyse ilk yapmanız gereken yaşama düzeninizi değiştirmek. Vampirlerle olan arkadaşlığınızı acilen kesip gündüz yaşamına dönmekle işe başlayabilir veya gece saatleri çalışmak durumundaysanız ( sessizlik, konsantrasyon gibi durumlardan dolayı) örneğin sabah 8’de yatıp öğleden sonra 4’te kalktığınız bir “ters gün” yaşayabilirsiniz. 4-5 arası kendinize kahvaltı ve egzersiz için zaman ayırabilir, 5-6 arası firmalardan gelecek ve ertesi güne teslimi istenen işleri ( veya daha uzun süreli işleri) alabilir, 7-11 arası çalışıp, 23:00-00:00 saatleri arası mola verip, yine 00:00-03:00 arası çeviriye devam edip, daha sonra kendinize uyumadan önce bir 5 saat ayırabilirsiniz. Fakat bunu bu düzende yapmadığınız müddetçe, vücudunuz uykudan alamadığı enerjisini gıdadan almaya çalışıyor. Enerji veren her türlü içecek ve yiyecek, cips, kahve, kola, çikolata, tatlılar alışveriş listemizin ilk sıralarında oluyor. Hatta alışverişi de internetten yapıyoruz ki hiç yürümeyelim. Oysa uzmanlar sürekli oturarak çalışmak zorunda olan çevirmenlerin muhakkak kısa yürüyüşler yapmasını, 2 saatte bir esneme ve gerilme egzersizleri yapmasını, yaz-kış yüzmesini salık veriyor. Bir diyetisyene giderek ideal kilomuza ulaştık, günde 8 bardak suyumuzu içiyoruz, sporu da hayatımıza soktuk, dengeli beslenip, güzel bir uyku da çekiyoruz her gün diyelim, ama yine hastalık listemizden sadece birkaç tanesini eleyebildik. Malum; mesleğimizde zamana karşı yarışmak zorundayız. Orjinal metnin bulmaca olduğu, bir cümlenin 2 sayfa sürdüğü, terminolojik açıdan bol araştırma isteyen bir çok metinle karşılaşıyoruz. Hepsinin üstüne çalışma koşullarımızın ağırlığı da eklenince ( ödemeniz 90 gün sonra gibi), çoğumuz mide ağrıları ile uğraşıyoruz. Bunları asgari düzeye indirmek için yapabileceklerimiz ise şunlar: Serin bir ortamda çalışmak, yemek için kendimize mutlaka zaman ayırmak, çiğneyerek tüketmek, ara öğünleri atlamamak ( normalleri de tabii: )), oda sıcaklığında yemek yemek, ıhlamur, nane, papatya gibi çayları denemek. Mide bulantılarının çoğu sinirsel kaynaklı olduğu için öfke kontrolü egzersizleri de işe yarıyor. Yoga yapın demiyorum, demek istiyorum aslında ama hepimiz biliyoruz ki tek yapacağınız egzersiz bu metni okurken, başınızla aşağı yukarı onaylamalarınız olacak. O yüzden günde 100 sayfa çeviri isteyen büroya işin yetişemeyeceğini anlatabilirsiniz, sizi fiziken tüketecek projelerden uzak durabilirsiniz, emin olun siz yapamazsanız zaten kimse yapamayacak. Kemik erimesi gibi şikayetler için de süt ürünlerini tüketmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Özellikle keçi sütü çok faydalı, aslan sütü konusuna ise hiç girmeyeceğim :) Kemiklerimizi güçlendirmek için gereken vitaminleri alsak, düzenli egzersiz yapsak bile bir meslk hastalığımız olan Karpal Tünel. Çok fazla klavye kullanmaktan dolayı oluşan bu rahatsızlığın ilk belirtileri ise şunlar: elde güçsüzlük, karıncalanma, kolda çabuk yorulma ve ağrı. Bileğinizi sıkça sallamaya başladığınızı fark ediyorsanız ve bu ağrınızı hafifletiyorsa hemen önlem almalısınız, çünkü belki 2-3 gün dinlenme ve antiinflamatuar ilaçlar ile geçebilecek bir ağrıyı, steroid enjeksiyonları veya ameliyat ile çözmek zorunda kalabilirsiniz. Mutlaka koruyucu bileklik ve arada bilek ağrınız için özel tasarlanmış hız toplarından kullanın.

Senem Kobya- Dijital Tercüme

Tags: