1. Çeviribilim Fakültesi unvan itibariyle 2006’da verilmiş olsa da temellerinin 1993’e dayandığını okudum. İlk günlerden bugüne gelinen süreci bize anlatabilir misiniz?

Bu süreci ancak yaşayan bilir. Ama kısa zamanda hem akademik olarak başka disiplinler tarafından kabul görmek hem de eğitimin temellerini atmak yüzeysel olarak anlatılacak bir durum değil.

  1. Tüm meslek dalları içinde mezun olduğunda yapacağı iş ve standartları tam olarak belli olan ve bu konuda tam eğitim alınan bölümlerden biri çeviribilim. Buna rağmen bu eğitimi alan gençlerimizin sadece %40’ı çevirmen olarak görev yapıyorlar. Bu kadar ağır bir eğitimi tamamlayıp, bu mesleği seçmemelerinin sebebi olarak da çevirmenlerin ülkemizdeki ağır çalışma koşulları ve düşük ücretler olduğunu söylüyorlar. Siz işin içinde olan bir uzman olarak, genç çevirmenlere bu konuda neler önerirsiniz?

Çevirmen adaylarının işi kolay değil. Ama ben her şeye rağmen sebat etmelerini yılmamalarını öneririm. Her meslekte bir çıraklık döneminin olduğunu ve öğrenmeyi ve kendini aşmayı hedef edinmelerini, kendilerine bir uzmanlık alanı seçmelerini, deneyimi olan profesyonellerle iletişim kurmalarını ve işbirliğinde bulunarak deneyim kazanmalarını öneririm. Mesleklerinin koşullarını düzeltmek için eğitimden edindikleri bilgileri hayata geçirmelerini öneririm.

  1. Çeviribilim fakültesi öğrencileri 1. sınıftan itibaren kendilerini mesleğe daha iyi hazırlayabilmek için neler yapmalılar? Şu anda gördüğünüz en büyük eksiklikler nelerdir?

Meraklılık, araştırma ve öğrenme isteği, eğitimin sadece bir kılavuz olduğunu üniversitelerin yüksekokullardan farklı olarak meslek okulu değil, bir düşünce üretme ve araştırma yuvası olduğu, Aklını kullanmayı sorgulamayı edindiği bilgileri gerçeklerle yüzleştirmeyi, iletişim kurmayı ve iletişim uzmanı adayı olarak nasıl kiminle ne şekilde iletişim kurulacağını bilmeyi ya da öğrenmeyi öneririm.

  1. Ülkemizde çevirmenin yerini nerede görüyorsunuz? Sizce hak ettiği yerde mi veya bunun için neler yapılabilir?

Çok düşük seviyede görüyorum. Amatör bir uğraş olarak görme işverenin lehine bir durum ama harcanan zaman, verilen emek göz önüne alındığında bu mesleğin hak ettiği konumda olmadığı görüşündeyim. Ulusal standartların belirlenmesi, meslek odasının oluşturulması, çeviri uğraşıyla ilgili her kesimin birbirinin emeğine saygı göstererek işbirliğinde bulunması, gençlere el vermesi (zira bu meslek öyle dört sene eğitimle bitmiyor, yaşam boyu bir eğitim gerekiyor), başta önereceklerim arasında.

  1. Ulusal Meslek Standardı’nın yayınlanması ile “çevirmenlik” bir meslek olarak kabul edildi ve çalışma şartları ve sahip olması gereken diğer şartlar tanımlandı. Sizce standardın ilerleyen bölümlerinde olması veya kesinlikle standartlaşması gerekenler nedir?

Şimdilik oluşturulan metin uluslararası standartlara paralel bir metin. Zaman içerisinde ülkemizin koşullarından kaynaklanan sorunlar ve durumlar yaşandıkça daha sağlam temellere oturacak. Dolayısıyla daha hayata geçmeden bir öneride bulunmayı doğru bulmuyorum.

 

Yazar Hakkında:

Prof. Dr. Mine Yazıcı

İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuş, çeviri eğitimi üzerine yüksek lisans tezini tamamlamış ve doktorasını disiplinlerarasılık ve çeviri üzerine yapmıştır. Çeviri eğitimi, çeviri kuramı ve araştırma yöntemleri üzerine kitapları, ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış.

Prof. Dr. Mine Yazıcı

Çeviri Kitabı

Bölüm: Akademisyen Gözünden Çeviri ve Çevirmenlik

Tags: