Türkçe’ de bazen bazı hisleri ve olayları ifade etmeye çalışırken kelime bulamayız. Bazı hislerimizi anlatabilmek için birden fazla kelime kullanır ve uzun cümleler kurarız. Bazı diller ise bizim birçok sözcükle ifade edebildiğimiz duyguları, tek bir sözcüğe sığdırmakta daha başarılı olmuş görünüyor.

Karşılığını tek kelime ile bulamadığımız hisler ve olayların ifadelerinden bazıları şu şekilde:

İsveçlilere özgü “gökotta” kelimesi, sabahları kuşları dinlemek için erken uyanmak veya doğayı izlemek için erkenden dışarı çıkmak anlamına gelir.

Nepenthe: Eski Yunancada acı ve mutsuzluğu unutturan bir ilaç olarak tasvir edilirmiş. Şimdiki zamanda ise mutsuzluğu unutturabilen şey olarak kullanılıyor.

Age Otori: Çoğunlukla kuaförlere gidildikten sonra yaşanan his; beğenmediğin bir saç kesiminden sonra hissedilen kötü his. Japonlar buna “age otori” dermiş.

Destinesia: Hemen her gün herkesin yaşadığı bir olay, bir yere gidip oraya niye gittiğini unutmak.

Eglaf: Anlamı olmayan ve her sözcük yerine kullanılan kelime. Biz de anlamadık bunu. :)

Komorebi: Yine Japonlara ait bu harika kelime, ağaçların arasından süzülen güneş ışığı anlamına gelmektedir.

Fika: İsveç’te kahve molalarına verilen ad olarak geçmektedir. Tam anlamı; tatlı bir şey yerken yanında kahve içmektir.

Dejabrew: Sarhoşken yapılan şeyleri yavaş yavaş hatırlamak.

Laughback: Eskiden yaşanmış bir şeye yeni olmuş gibi gülmek.

Boregasm: Can sıkıntısının doruk noktasına ulaşması, hunharca sıkılmak.

Youniverse: Egoist diye tabir edilen, kendinden başkasını önemsemeyen kişiler için kullanılır. Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen, sadece kendi ile ilgili şeyleri önemseyen kişiler için kullanılan kelime.

Liberosis: Olayları daha az önemseme isteği.

İneffable: Kelimelerin kifayetsiz kaldığı nokta. Kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi olanı betimlemek için kullanılan sıfat.

Eloquence: Dili düzgün ve akıcı kullanma.

Aranyhid: Güneşin suya yansıması.

Cafune: Brezilya Portekizcesinde kullanılan bu kelime, birinin elini başka birinin saçında gezdirmesi anlamına gelir.

Ayurnamant: Değiştiremeyeceğin şeyler için üzülüp endişe etmenin mantıksız olduğunu savunan felsefe kelimesi.

Jayus: İtiraf edilmese de çok fazla yapılan bir şey; aslında komik olmayan bir şeye anlamsız bir şekilde gülmek. Türkçede ihtiyaç duyulan kelimelerden biri olduğu aşikar.

Saudade: Portekizce yas tutmak anlamına gelen kelime, sevdiğin ve kaybettiğin birine veya bir şeye özlem duyma olarak da kullanılıyor.

Mokıta: Herkesin bildiği ama kimsenin dillendirmeye cesaret edemediği gerçek.

Mellifluous: Tatlı, yumuşak, dinlenmesi zevk veren ses.

Ukiyo: Hayatın zorluklarından bağımsız anı yaşama.

Alexithymia: Yunanca bir kelime olup, duyguların kelimelerle açıklanamaması durumuna verilen isimdir.

Maturdating: Sinema, restoran, park vb. alanlara yalnız başına gitme durumuna verilen ad.

Nonversation: Amaçsız kısa konuşma. Abes konuşma.

Redamancy: Karşılıklı birbirini sevme durumu.

Hiberdating: Yine çok sık rastlanan; sevgili yapınca arkadaşlarını, dostlarını satma durumuna verilen isim.

Ambitchous: Normalde kötü olan insanlardan daha da kötü olma çabasına verilen isim. Beterin beteri, kötünün kötüsü durumu.

Unkeyboardinated: Klavyede durmaksınız hata yaparak yazma durumu.

Epiphanot: Çok muhteşem gözüken ama aslında amaçsız, gereksiz olan düşünce. Bir şeyler düşünme ihtiyacı ile ortaya çıkmış harika gibi düşünen saçma düşünceler.

Metanoia: Düşünsel, karaktersel olarak ruh halinin kökten değişmesi/değiştirilmesi durumu. Kökeni Yunancadan gelmektedir.

Afterclap: Herkes alkışlamayı bıraktıktan sonra alkışlayan kişi. Çıkıntı.

Carcolepsy: Hemen herkesin yaptığı bir başka durum, araba çalışır çalışmaz uyuyan yolcu.

Erroris: Sürekli hata yapan kişi. Windows bile bu kadar hata vermedi vakti zamanında.

Textrovert: Günümüz dünyasının durumunda sıkça görülen eylem, yüz yüze konuşmama hastalığı. Yüz yüze konuşmaktansa mesajlaşırken daha rahat hisseden kişi.

Chionophile: Soğuk ve karlı havayı seven kişi.

Selenophile: Ay’ı seven kişi.

Ceraunophile: Şimşek ve gök gürültüsünü seven kişi.

Pluviophile: Yağmuru seven, yağmurlu günleri daha eğlenceli ve huzurlu bulan kişi.

Stigmatophile: Dövme ve piercing seven kişi.

Askhole: Her zaman gereksiz ve amaçsız sorular soran kişi.

Shlimazl: Sürekli şanssız olan kişi.

Hypophrenia: Ortada hiçbir neden yok birden bire mutsuz hissetmek.

Kalopsia: Olayların gerçekte olduğundan daha güzel olduğunu düşünme yanılgısı. Kişinin bir şeyin güzel olduğunu düşünüp kendini kandırması sorunsalı.

Phosphene: Göz ovuşturulduğunda görünen yıldızımsı ışıklar.

İkigai: Yaşama sebebi. Hayata tutunma sebebi.

Meliorism: İnsanların dünyayı daha iyi bir yapabileceğine inanma durumu.

Shemomedjamo: Her zaman yaşanan klasikleşmiş olay, karın tokluğuna rağmen sadece sevdiğimiz için yemek yemeğe devam etmek.

Tartle: Bir kişiyi başka birine tanıtırken acaba adını yanlış mı söyledim tereddüttü.

Lethologica: Söylenmek istenen kelimeyi unutmak. Dilimin ucunda durumu.

Lisztomania: Müzik dinleme isteği.

Eccedentesiast: Üzgün olmasına rağmen, üzüntüsünü gülerek belli etmeyen kimse.

Wabi-sabi: Kusurların içindeki güzelliği bulma, yaşam ve ölüm döngüsünü kabul etme.

Anagapesis: Daha önce çok sevdiğimiz birine karşı artık bir şey hissetmemek.

Misanthropy: İnsanları sevmeme, onlara güvenmeme, onlardan tiksinme, nefret etme.

Bibliophile: “İşte bu benim denebilecek bir durum” sürekli kitap almak, kitap okumak isteyen kimse.

Philophobia: Aşık olmaktan korkmak. 

Dudevorce: En yakın iki arkadaşının birbiriyle küsmesi.

Beerboarding: İş arkadaşlarından işle ilgili önemli bilgileri onlar sarhoşken almak.

Petricor: Yağmur sonrası doğanın kokusu.

Son olarak pek bilinmeyen Türkçe kelime “gümüşservi” : Geceleyin ayın suya yansımasıyla oluşan parıltılı görünüm.


Kaynakça:

Tags:

2 Comments

  1. Teşekkürler Oğuzhan Duman.
    Eklemek isterim:
    Waldeinsamkeit: Ormanda tek başına olmak anlamına geliyor / Almanca
    Fernweh: Bu kelime hiç görmediğiniz, daha önce bulunmadığınız bir yere karşı duyduğunuz özlemi ifade etmek için kullanılıyor. / Almanca

    1. Yil sonra gelen ekleme: Aklima geldi, Ruslar ve Çekler de anlamsizca her cümlede TAK derler. Spasiba, tak tak diye diye anlasabilirsiniz :)

Comments are closed.