Türkçeye “köken bilimi” olarak çevrilen Etimoloji, dillerde bulunan kelimelerin tarihî gelişimlerini, kökenlerini ve zaman içerisinde nasıl evrildiklerini inceleyen bilim dalıdır. İlk yazılı metinden itibaren başlayarak insanlığın ürettiği tüm yazılı kaynaklar, dillerin tarihteki yolculuklarını izleyebilmek için Etimolojiye birer kaynaktır.

Türkiye Türkçesi tarih boyunca konuşucularının yaşadığı bölgelerdeki halkların dillerinden oldukça etkilenmiştir. İlk olarak Çince ve Moğolcayla başlayan etkileşim daha sonra İslamiyet’in kabûlüyle birlikte Farsça ve Arapçayla devam etmiştir. Anadolu sahasına yerleşmeye başlayan Türkler, yerli halkların dillerinden aldıkları kelimeleri de Türkçede kullanmaya başlamışlardır. Bir imparatorluğun gerekliliklerinden biri olan çok ulusluluk, Osmanlı İmparatorluğundaki tüm halkların dillerini etkilemiş ve bir nevi dil alanında alışveriş yapılmıştır.

Bu yazımızda Türkçede bulunan ve kökenlerinin işinin ehli olmayan kişiler tarafından anlaşılmasının zor olduğu bir dizi kelimeyi sizlerle paylaşacağız. Yazının yazılma sürecinde kullanılan kaynakların hepsi değerli olmakla birlikte, Türk Dil Kurumu’nun bir asırdır yapmak mecburiyetinde olduğu Türkçe bir “Etimolojik Sözlük”ün eksikliği en acı şekilde hissedilmiştir.


VAROŞ

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde varoş; “kent veya kasabada dış mahalle, şehirlerin kale dışında kalan kısımları” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Macarca şehir anlamına gelen “város” tur. Nişanyan Sözlüğü’ne göre kelimenin geçtiği, tespit edilen en eski Türkçe kaynak 1566 yılından önce  I. Süleyman Kanunnameleri’dir. Kelime günümüzdeki manasını ise son otuz yıl içerisinde almıştır.

* Budapest főváros – Başkent Budapeşte


İZBE

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde izbe; “Basık, loş, nemli, kuytu (yer)” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Eski Slavcaya dayanmaktadır. Muhtemelen Rusça, Sırpça veya Bulgarcadaki изба(izba) – kulube, ev sözünden türemiştir.

*bul. изба, rus. изба, çek. jizba, ukr. ізба


KEFAL

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde kefal; “Kefalgillerden, orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş renginde, beyaz etli bir balık, topbaş balık (Mugil cephalus)” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Yunancaya dayanmaktadır. Kelime Eski Yunancadaki κεφαλή(kephalḗ) – kafa,baş kelimesinden türemiştir. Nişanyan Sözlüğü’ne göre kelimenin geçtiği, tespit edilen en eski kaynak 1533 yılına ait Regola del Parlare Turco eseridir. Eserde balığın İtalyanca karşılığı chifál [kifal]: muggine [kefal balığı] şeklinde verilmiştir.


TEMMUZ

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde temmuz;  “Yılın yedinci ayı, orak ayı” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin Türkçeye geçişi Arapça تمّوز (tammūz) kelimesi üzerinden olmuştur. Arapça kelimenin kökeni ise Aramice-İbranice תמוז (tammuz) sözcüğüne dayanır. Kelimenin asıl kökü ise Sümer kültüründe bir tanrı olan “Dumuzi” ye dayanmaktadır. Binaenaleyh, Türkçe dolaylı yollardan dahi olsa Sümerceden bir kelime almıştır.


İZBANDUT

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde izbandut; “1. Görünüşü ve davranışı ile korku veren (iri yarı adam),  2. a. esk. Rum korsanı” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni İtalyanca sbandito – sürgün, forsa, men edilmiş kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Nişanyan Sözlüğü’ne göre kelimenin geçtiği, tespit edilen en eski Türkçe kaynak 1683 yılından önce Evliya Çelebi Seyahatnamesi’dir.


EFENDİ

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde efendi; “1. Günümüzde bey unvanından farklı olarak özel adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan, 2. Buyruğu yürüyen, sözü geçen kimse, 3. Koca, 4. ünl. (efe’ndi) Hizmetlilere seslenilirken kullanılan bir söz. 5. ünl. (efe’ndi) Erkekler için kullanılan bir seslenme sözü, 6. mec. Görgülü, nazik, kibar. 7. esk. Eğitim görmüş kişiler için özel adlardan sonra kullanılan unvan” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Yunancaya dayanmaktadır. Eski ve Orta Yunancadaki αυθέντης(avthéndis-aftendis) kelimesinden türemiştir. Günümüzdeki manasıyla olan kullanımının geçtiği, tespit edilen en eski kaynak Ahmed Vefik Paşa’nın 1876 tarihli Lehce-i Osmani isimli Türkiye Türkçesi sözlüğüdür.


KURUŞ

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde kuruş; “Liranın yüzde biri değerinde Türk parası” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Almanca groschen – kuruş kelimesine dayanmaktadır. Habsburg ülkelerine özgü bir para birimi iken II. Mustafa zamanında (1686-1697) Osmanlı devleti de devalüe edilen akça yerine ġuruş basma yoluna gitmiştir. Aynı kelime Türkçe dışında Lehçeye de grosz şeklinde geçmiştir. 


ANADOLU

Türkiye’ye “Türkiye” adını Türkler vermediği gibi Anadolu’ya da adını Türkler vermemiştir. Türk geleneğinde sıklıkla rastlanan bir şekilde geldikleri bölgedeki toponimleri Türkçeleştirerek kullanmışlardır.

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde Anadolu; “Ön Asya’nın bir parçası olarak Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan toprağı, Rum” şeklinde açıklanmıştır.

Kelimenin kökeni Yunancadır. Orta Yunancadaki ανατολία(anatolia) – doğu ülkesi, Ege’nin doğu kıyısı ile Fırat nehri arasındaki ülke manasına gelen kelimeden alıntıdır. Yunancada halen ανατολη kelimesi doğu anlamına gelmektedir. Yarımada Yunanları için “doğudaki ülke” olan Anadolu, Türkler tarafından uzun yıllar boyunca “Rum(Roma)” olarak adlandırılacaktır. Nişanyan Sözlüğü’ne göre kelimenin geçtiği, tespit edilen en eski Türkçe kaynak 1465 yılına ait Düsturnâme-i Enveri’dir. 

Yazımızı bitirmeden önce burada kullanılan kaynakların yetersiz olduğunu ve Etimoloji biliminin Türkiye’de ciddi olarak ele alınmadığını esefle hatırlatmak isterim. Türk Dil Kurumu Türkçenin hakkettiği değeri göstermeli ve bu alanda çalışmalarını yapmalıdır. Aksi takdirde yapılan işlerin çoğu amatör uğraşlardan öteye gitmeyecektir.

Merakla ve şevkle kalınız!


Kaynakça:

Nişanyan Sözlük

2-TDK Büyük Türkçe Sözlük

3-Şemseddin Sami “Kamus-i Türkî”

 

Tags: