Yazılı kaynakları yaklaşık 3-4. yüzyıllara dayandırılan Türkçe tarih boyunca birçok dilin etkisinde kalmış ve gerek fonetik gerek morfolojik olarak birçok değişikliğe uğramıştır. 20. yüzyıl sonrası başlayan modern bilim anlayışı dillerdeki bu farklılıkların belirlenmesi, dil haritalarının çıkarılması ve yok olmakta olan dillerin korunması fikrini ortaya çıkarmıştır. Türkî diller, Türk dilleri veya Türk Lehçeleri şeklinde adlandırılan bu grup ilim dünyasında birçok tartışmalara neden olmuştur. Her ekolün kendine has bir adlandırması ve sınıflandırması vardır. Biz bu yazımızda herhangi bir ekolü takip etmektense günümüzdeki farklı sınıflandırmaları ve adlandırmaları okuyucumuza izah etmeye çalışacağız.

Lehçe nedir? 

Birçok dilbilimci için bir muammadan ibaret olan bu soru çözülmesi zor ve tartışmalı bir alandır. TDK Büyük Türkçe Sözlükteki açıklamaya göre lehçe; “Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt.” olarak açıklanmaktadır. Kimi zaman söz konusu “dilin” bir dil mi yoksa bir lehçe mi olduğu bilinemez. Ünlü dilbilimci ve Yidiş uzmanı Max Weinreich lehçeler hakkında şunu söylemiştir; “A shprakh iz a dialekt mit an armey un flot. (אַ שפּראַך איז אַ דיאַלעקט מיט אַן אַרמיי און פֿלאָט).” Yani, “Bir dil, ordusu ve donanması olan bir diyalekttir.” Bu sözden yola çıkarsak, bir dil, kendisinin konuşulacağı büyük bir topluluk ve bir yazı dili olmadan lehçe olmaktan kurtulamayacaktır.

Türkî diller mi? Türk lehçeleri veya dilleri mi? 

Bu konudaki tartışmaların adlandırmalardan başladığını yazımızın başında belirtmiştik. Belli başlı ekoller bu dil grubunu farklı şekillerde adlandırıyor. Türk dilleri şeklinde adlandırıldığı zaman günümüz Türkiye Türkçesini merkez alarak bir sınıflandırma yapılmış olduğu seziliyor. Hâlbuki bu dil grubuna Türkî diller demek çok daha uygun olacaktır. Çünkü günümüzde bütün Türkî milletler kendilerini Türk olarak görmemektedirler. Kazaklar, Nogaylar ve Tatarlar kendilerini Kazak, Nogay ve Tatar addederler. Türkçede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan “Türk” ile ırkı veya topluluğu temsil eden bir kelimenin bulunmaması böyle bir sorunu ortaya çıkarmaktadır. Türkî diller veya milletler ifadesi İngilizcedeki “Turkic languages” veya Rusçadaki “Тюркские языки” terimlerini karşılayacak adlandırmadır. Direkt olarak Türkiye Türkçesini ön plana koymaktan çok, Türkçeye benzeyen ve ortak Türk köküne yakın diller manasını veren bu terimin kullanılması daha sağlıklı olacaktır.

Kaç adet Türkî dil var? Nerelerde konuşulur? 

Ethnologue sitesinin verilerine göre dünya üzerinde 39 adet konuşulan Türkî dil vardır. Belirlenebildiği kadarıyla 172,371,468 kişi tarafından konuşulmaktadır

Rusya Federasyonu’ndan başlayarak Batı Avrupa’ya ve Balkanlara kadar olan bölgede konuşulan bu dil ailesinin en fazla konuşmacıya sahip dili Türkiye Türkçesidir.

 


Türkî diller nasıl sınıflandırılır? Kimler tarafından sınıflandırılmıştır?

Bu dil grubunun sınıflandırması farklı kriterlere ve yöntemlere dayandırılarak yapılmıştır. İlk sınıflandırmanın Kaşgarlı Mahmut tarafından Divanü Lügat-it Türk eserinde yapıldığı görülmektedir. Eserinde Türkleri, doğu ve batı olmak üzere iki gruba ayırmıştır. İlk bilimsel tasnifi yapanlardan birisi ise Rus Şarkiyatçı ve Türkolog İlya Berezin’dir. Tasnifinde Türk dillerini;

1- Çağatay veya Doğu Grubu (Türkistan)
2- Tatar veya Kuzey grubu (Kıpçak)
3- Türk veya Batı grubu

olmak üzere 3 ayırmıştır.

Türk dilbiliminin kurucusu sayılan Wilhelm Radloff ise tasnifini başka kriterlere dayandırmış ve Türk dillerini;


 

Yukarıda da görüldüğü üzere her dilbilimci farklı bir sınıflandırma ortaya koymuştur. Tasnif yapılırken coğrafi, tarihi ve ses özellikleri dikkate alınarak yapıldığı için her tasnifte farklı bir yapının ortaya çıkmış olması normaldir. Türk dillerinin veya Türkî dillerin ilk bilimsel tasnifi Rus Türkolog Aleksandr Samoyloviç‘e aittir. Samoyloviç tasnifini 6 kriter üzerine dayandırmıştır;

1- r grubu

2- d grubu

3- Tav grubu

4- Taġlık grubu

5- Taġlı grubu

6- ol- (mak) grubu

Samoyloviç’in tasnifi Türkî dillerin ilk bilimsel tasniflerinden birisi sayılır. Bilimin her alanında olduğu gibi Samoyloviç tasnifinde de bazı yanlışlar vardır. Yazımızda tasniflerin karşılaştırmalarını yapmaktan ziyade tanınmalarını sağlamaya çalışacağız.


Bir başka tasnif ise 1952 yılında Rus Türkolog Nikolay Baskakov tarafından yapılmıştır. Baskakov tasnifinde Türk dillerini Batı Hun ve Doğu Hun olmak üzere iki ana kola ayırmış ve birçok alt grupla söz konusu dilleri sınıflandırmıştır. Buradaki Hun kavramı Proto-Türkçeyi kastetmektedir.


Yukarıda örnek olarak verdiğimiz tasniflerin dışında, Macar, Türk, Rus ve Alman Türkologlar tarafından yapılmış birçok tasnif mevcuttur. Kimi tasnifler fonetik ve morfolojik kriterleri ele alsa da, kimileri tarihî ve coğrafî kriterleri esas almıştır.

Türk dillerinin günümüzdeki durumu nedir?  

Çin Halk Cumhuriyetinden Avrupa’ya kadar olan geniş bir bölgede konuşulan Türk dilleri yaklaşık olarak 15 ülkede yerel olarak konuşulmaktadır. Elbette ki birçok ülkede göçmen olarak bulunan Türk toplulukları da kendi dillerini bu ülkelerde konuşmaktadırlar. Bu dil ailesinin en çok konuşmacıya sahip ve 8 ülkede konuşulan üyesi Türkiye Türkçesidir. Günümüzde Türkiye Türkçesi yurt dışında üniversitelerde ve bazı özel okullarda yabancı dil olarak okutulmaktadır. Post-Sovyet ülkelerinden olan Türkî devletler de yakın zamanlarda bir dil hareketine başlamışlardır. Kiril alfabesinin kullanımı Türk dillerinin yazımında giderek azalmaya başlamıştır. Latin Alfabesi temelli bir yazı dili Türkî diller arasında daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Eski Sovyet ülkelerinde Rusçayla, Çin’de Çinceyle, Irak’ta Arapça ve Kürtçeyle rekabet içerisinde olan Türk Lehçeleri vardır. Bunlardan bazıları resmi dil statüsünde olmayıp sadece evlerde konuşulur hale gelmiştir. Rusya’daki özerk Türkî cumhuriyetlerde ise lingua franca olan Rusçanın daha fazla kullanıldığı ve anadili herhangi bir Türk lehçesi olan bireylerin Rusçayı daha çok tercih ettiği görülmüştür.


Ortak bir Türkçe mümkün mü?

Türkî diller arasında 15. ve 16. yüzyıllarda iki adet ana yazı dili bulunmaktaydı. Bunlardan bir tanesi batıda Oğuz Türkçesinin devamı olan Osmanlı Türkçesi diğeri ise doğuda Karahanlı Türkçesinin devamı olan Çağatay Türkçesidir. Bu iki edebi dil Türk dünyasındaki temel yazı dilleri olmuş ve günümüzdeki modern yazı dillerinin temellerini oluşturmuştur. Günümüze geldiğimizde ise Türkî diller 21 farklı yazı dilinde ve 3 farklı alfabede yazılıyorlar. Orta Asya’daki cumhuriyetler(Özbekistan ve Türkmenistan hariç) ve Rusya’daki muhtar cumhuriyetler Kiril Alfabesini, İran, Irak, Suriye ve Uygur Türkleri Arap Alfabesini,  Türkiye, Batı Trakya, Kıbrıs ve Gagauz Türkleri ise Latin alfabesini kullanıyorlar. 20. yüzyıl başlarından itibaren Türkî diller arasında ortak bir alfabeye geçiş fikri hep canlı kalmış ve Latin Alfabesine geçiş için birçok denemeler olmuştur. Bu denemelerin başarısızlıkla sonuçlandığı aşikârdır.

21 adet yazı dilinin ortak bir dilde birleştirilmesi mümkün veya gerekli değildir. Her lehçenin veya dilin kendine has bir tınısı, dağarcığı ve kültürü vardır. Türkiye Türkçesinin veya herhangi bir lehçenin diğer Türkî halklara adeta bir ortak dil olarak sunulması ailedeki diğer dillerin de bozulmasına yol açabilir. Türkî milletler birbirlerini tanımaya çalışmalı ve karşılıklı olarak bilimsel çalışmalar yürütmelidir. Ancak bu çalışmalar halkaları birbirlerine yakınlaştırıp birbirlerinin zenginliklerini öğrenmelerine yol açacaktır.


Kaynakça:

Turkoloji

Linguodiversity

Ethnologue

Krugosvert

Titusun

Türk Dili

Britannica

Ethnologue

Tasam

Tags: