Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır
(1878; Elmalı– 27 Mayıs 1942, İstanbul)

Hayatına dair:

1878 yılında Antalya’nın Elmalı kasabasında doğan Muhammed Hamdi’nin ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan Efendi’dir. Numan Efendi henüz küçük yaşlardayken Burdur’un Gölhisar kasabasının Yazır köyünden ayrılmış ve ardından Elmalı’ya gelmiştir. Tahsilini burada tamamlamış, Şeriye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Dedeleri Mehmed, Bekir, Hasan ve Bedreddin efendiler ilmiye sınıfına mensuptu. Annesi Fatma Hanım, Sarlarlı Mehmed Efendi’nin kızıdır. 27 Mayıs 1942 tarihinde, uzun süredir sahip olduğu kalp yetmezliği sebebi ile damadının Erenköy’de bulunan evinde vefat etmiş ve Sahrayı Cedid Mezarlığına defnedilmiştir. Sanatçı Okan Bayülgen de Muhammed Hamdi Yazır’ın akrabasıdır.

Eğitimi:

İlk ve orta öğreniminin ardından hafızlığını Elmalı’da tamamlayan Muhammed Hamdi, tahsiline devam etmek için dayısı Mustafa Efendi ile birlikte İstanbul’a gitmiş ve Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşip 1895 Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam ettiği Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’den icazet almıştır. Hocası Büyük Hamdi, kendisi de Küçük Hamdi isimleri ile tanınmaya başlanmıştır; yazılarında da Küçük Hamdi olarak imza attığı biliniyor. Soyadı kanunu çıktığında, babası köyünün ismi olması üzerine “Yazır” soyadını almıştır. Ancak doğum yeri Elmalılı olan Muhammed Hamdi, Elmalılı ismi ile meşhur olmuştur. Tahsili süresince Bakkal Arif Efendi ile Sami Efendi’nin hat derslerine devam etmiş ve onlardan da icazet almıştır. 1904 yılında ruus imtihanına girmiş ve başarılı olmuştur. Aynı zamanda devam ettiği Mekteb-i Nüvvab’ı birincilikle bitirmiş, bir yandan da kendi çabaları ile edebiyat, felsefe ve musiki öğrenmiştir.

 “Ben halis Anadolu, öz Oğuz Yazır Türküyüm. On beş yaşında İstanbul’a geldim. Ne Arabistan’a gittim ne de Türkistan’a. Ne İran gördüm ne de Frenkistan’ı. Öğrendiğimi bu vatanda öğrendim. Yazır’ın Kayı, Kınık, Bayındır, Eymir, Avşar gibi büyük Oğuz kabilelerinden biri olduğunu da Arapçadan, Divan-ı Lügât-ı Türk’ten öğrendim.”
Elmalılı Hamdi Yazır

Lisan bilgisi: 

Türkçenin yanında kendisi Arapça ve Farsça dillerine hakimdi. Bu dillerde şiir yazabilecek kadar yüksek bir bilgi birikimine de sahipti. Ancak tüm bu birikime rağmen yazılarında sade ve anlaşılır bir Tükçe kullanmıştır. Ayrıca Fransızca da biliyordu ve “El-metalip ve’l-mezahip” adında bir felsefe tarihi kitabı çevirmiştir.
Tam ismi ile:
Tahlil-i Tarih-i Felsefe- Metalib ve Mezahib- Maba’de’t Tabia ve Felsefe-i İlahiyye
Historie de la philosophie, Paul Janet & Gabriel Seailles (1886)

 

Bilimsel uzmanlığı:

Mekteb-i Nuvvab’a girmesinin ardından kadılık icazeti almış ve 1905 yılından sonra Beyazıt Camii’nde talebelere dersler vermeye başlamış ve görevini 1908 yılına dek sürdürmüştür.  Nuvvab’da ve Mülkiye Mektebi’nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin’de fıkıh ve Süleymaniye Medresesi’nde mantık dersleri vermiş 1908 yılında dersiam olmuştut. Zamanın ünlü hattatları olan Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi’den hat dersleri almıştır.

Hak Dini Kur’an Dili Tefsiri

Mustafa Kemal Atatürk’ün Kur’an-ı Kerim’i ilk kez Türkçe tefsir etmesi iςin görevlendirdiği ve Mehmet Âkif Ersoy’dan sonraki ikinci kişi olmuştur. İslamı konularda halkın aydınlatılmasını amacı ile bir tefsir hazırlatılması kararı ile Elmalılı Hamdi’ye teklif sunulmuş ve kabul görmüştür.

Tefsir’in Mehmet Akif Ersoy’dan Elmalılı Hamdi Yazır’a devri:

İlk olarak Diyanet İşleri adına Ahmed Hamdi Aksekili, tefsirin Mehmed Akif’e yaptırılması için harekete geçmiş ancak Akif her defasında ret cevabı vermiştir.  Akif, Arapça ve Türkçeye tam anlamıyla vakıf olmakla beraber Farsça ve Fransızca da biliyordu. Elmalılı Hamdi Yazır’ın da ısrar ile ikna olan Akif, Mısır’da tercüme çalışmalarına başlamıştır.
Mehmet Akif, Kur’an tercümesini 1928 yılında tamamlamış ancak Ankara’ya göndermemiştir. Sürekli olarak düzeltmeler yapmış olmasına rağmen, tercümesi içine sinmemiştir. Bu duruma binaen kendisi 1931 yılında Diyanet İşleri ile arasındaki mukaveleyi fesih kararı vermiş ve bir yıl akabinde aldığı avansı da iade etmiştir. Bunun üzerine Tefsiri yazma işi Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiştir.

12 yıl süren çalışmasının ardından Elmalılı Hamdi 1926 yılında başladığı tefsirini 1938 yılında tamamlamıştır. “Hak Dini Kuran Dili” adlı tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bir cildi fihrist olmak üzere dokuz cilt ve 6433 sayfadan oluşup on bin nüsha şeklinde bastırılmıştır.

O dönemde sıkça meydana gelen Türkçe Kur’an tartışmalarını da eleştiren Elmalılı Hamdi, “Haşa Türkçe Kur’an!”  ifadesinin tefsirinin mukaddimesinden çıkarılması istendiğinde, ifadesinde: “Türkçe Kur’an mı var behey şaşkın!?” olacak şekilde bir düzeltme yapmış ve yeniden dile getirmiştir.

Devlet eliyle yazdırılan bu tefsirle Atatürk bizzat ilgilenmiş olup nasıl bir tefsir istendiğini ortaya koyan yedi madde belirtmiştir. Belirtilen yedi madde daha sonra Diyanet İşleri Riyaseti ile Elmalılı Hamdi Yazır arasında imzalanan protekole dahil edilmiştir.

Diyanet’le Hamdi Yazır arasında imzalanan anlaşma tutanağı maddeleri:

1- Ayetler arasında münasebetler gösterilecek.

2- Ayetlerin nüzül (iniş) sebepleri kaydedilecek.

3- Kıraat-i Aşere’yi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.

4- Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izahı yapılacak.

 

5- Ayetlerin ima ve işarette bulunduğu ilmi ve felsefi konularla ilgili bilgiler verilecek.Bilhassa tevhid bahsinde ihtiva eden ibret ve nasihat mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek.

6- Bahisle doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslam Tarihi hadiseleri anlatılacak.

7- Ek olarak eserin başında Kur’an hakikatını açıklayan ve Kur’an’la ilgili önemli konuları izah eden mukaddime (ön söz) yazılması da istemiştir.

Atatürk, Diyanet’e göndermiş olduğu yazıda özellikle iki maddenin üzerinde durmuştur. Yeni tefsir ‘Ehli Sünnet’ itikadına ve ‘Hanefi’ mezhebinin görüşlerine göre hazırlanacaktı. Diğer bir isteği ise ‘ibret ve nasihat’ mahiyeti taşıyan ayetlerin genişçe izah edilmesi olmuştur. Atatürk, hüküm içeren ayetlerin de Türk-İslam geleneklerince  yorumlanmasını arzu etmiştir.

“Hikmetli bilgi, tecrübe ile desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir.
Hikmet, ilim ile sanatın birleşmesidir.”
Elmalılı Hamdi Yazır 


Bu yazı Elmalılı Hamdi Yazır’ın Tercüman kimliği ile ilgili bilgilendirme amacında olduğundan özet olarak derlenmiştir.


Kaynakça:

Görseller:

  • Google
Tags: