Tercüman Çıkmazı Hakkında
30 Eylül Dünya Çeviri Günü kutlamaları kapsamında uğradığımız duraklardan biri de Beyoğlu’nda Kumbaracı Yokuşu’nun hemen başında Tercüman Çıkmazı isimli sokaktı. Tercüme sektörünün şu anki sorunları ve bir türlü çözülemeyen durumu göz önüne alındığında ismin cuk oturduğuna karar verdik ama yine araştırmacı kimliğimizle her yerde parmağı olan sevgili Google ve Pera’nın tarihi çok iyi bilen oturaklı beyefendilerinden biriyle yaptığımız sohbetin de aydınlatması ile ortaya çıkan sonucu sizinle paylaşmak istedim.
Tercüman Çıkmazı, Osmanlı İmparatorluğu dışa açılmaya başladığında, tam olarak Tanzimat Fermanı’nın ilanı öncesinde yurtdışından gelen elçilerin Osmanlı’nın ileri gelenleri ile görüşmelerinde kullanılan çevirmenlerin yetiştirildiği mektebin bulunduğu sokağın adıdır. Biz tenezzül etmediğimiz için gelenler bizim dilimiz konuşsun mantığımız ( bakınız hali hazırda büyük spor kulüplerimizden birinin teknik direktörü yurtdışından gelen futbolcular için tercüman tutulmayacağını, çok istiyorlarsa kendilerinin Türkçe öğrenmesi gerektiğini daha yeni açıkladı) atadan geldiğine göre, herhalde bu sebeptendir diye düşündüğüm ama düzgün ilişkiler kurmak için düzgün bir iletişimin şart olduğunu düşünen yabancı devletler tarafından eğitilen gençlerden, o zamanki adıyla Dil Oğlanları’nın ( Fransızcası: jeunes des langues ) Mektebi buradadır.
Şu anda gerek tarihi yapısı, gerekse burayı mekan tutmuş ünlüleriyle de tanınan bu sokak( Sait Faik Abasıyanık, Mina Urgan, Fotoğraf Sanatçısı İsa Çelik, Fotoğraf Ve Cam Sanatçısı Gültekin Çizgen,Heykeltıraş Şebnem Keçeli, Fotoğraf Sanatçısı Çerkes Karadağ, Fotoğraf Sanatçısı Ali Konyalı) vakti zamanında Doç. Dr.Suna Timur Ağıldere’nin XVIII. Yüzyıl Avrupa’sında Yabancı Dil olarak Türkçe Öğretiminin Önemi: Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul Fransız Dil Oğlanları Okulu (1669-1873) makalesinde de belirttiği gibi Fransız Dil Oğlanları olarak hizmet vermiş bir binaymış. 1669 yılında kurulan bu okul, 1873’ten sonra kapanmış.
Dil Oğlanları’nın daha önceki tarihine ilişkin kesin bir yazılı kaynak olmamasına rağmen dilden dile aktarılanlara göre Osmanlı İmparatorluğu henüz beylik durumundayken ( Orhan Bey zamanında) ilk savaş esirlerinin kazanılması ile istihbarat amaçlı olarak iki di de bilen kişilere ihtiyaç duyulmuş ve bu kişilere yani Osmanlı’daki ilk olarak çevirmenlere “dil oğlanı” denmiş. Daha sonra savaşlar ve biryandan da diğer ülkelerle yapılan anlaşmalar ve ticari ilişkiler arttıkça çevirmenlere daha çok ihtiyaç duyulmuş. 15. Yüzyılın sonlarına doğru 3 kıtaya yayılmış olan bir büyük imparatorluğun içinde Türkler, Rumlar, Flamanlar, Cenevizliler, İspanyollar, Fransızlar, Venedikliler, Araplar, Persler ve daha birçok ulustan insan yaşamakta idi. Bu çok kültürlülük coğrafyasında özellikle Tanzimat’a yaklaşıldığında çevirmenlerin önemi oldukça fazla ortaya çıkmıştı. Günlük işler ve kültürler arasındaki gündelik işler basit kelimelerle idare edilirken, elçilik ve yasa bazındaki olaylarda Dil Oğlanları görev almaktaydı. Burada yetişen çevirmenlerin tüm bakımları yabancı ülkelere aitti. Öncelerde kendi ülkelerinden getirttikleri ve lisan öğrenmeye meraklı gençler arasından seçtikleri bu Dil Oğlanları Sefarethane binasında özel hocalardan ders alarak yetiştirilirlerdi. Daha sonraları ise gayrimüslim halk arasından da buraya öğrenci alınır oldu.
1873 yılında kapandığından beri çevirmen yetiştirilmeyen ama aynı zamanda 3 din, onlarca kültür ve onlarca milletten insan barındıran Türkiye’mizde şimdi bu okulların yerini Mütercim Tercümanlık Fakülteleri almış ve çok değerli hocaların akademik seviyede bir eğitim vererek yetiştirdikleri değerli çevirmenlerimiz görevlerine başlamışlardır.