Tüm okurlarımıza selamlar!
Birbirinden değerli 8 kadın çevirmen ile Mart ayı boyunca yaptığımız “8 Çevirmen ∞ Hikâye” projemizin 5. içeriğine, Sn. Öğr. Gör. Dr. Dolunay Kumlu ile “akademide kadın çevirmen olmak” üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajla devam ediyoruz.
Kadınların büyük sorumluluklar taşıdığı toplumumuzda, başarı basamaklarını teker teker tırmanmış tüm kadınları hayranlıkla izliyor ve örnek alıyoruz. Özellikle Mütercim-Tercümanlık ve yabancı dil ile ilintili diğer bölümlerde kadın hocalarımızın sayıca fazla olduğu ve akademiye sundukları katkılar su götürmez bir gerçek. Dolayısıyla, akademide kadın çevirmen olmak da hepimizin dikkatini çeken bir konu, bu anlamda hem karşılaşılan zorlukları hem de yaşanılan onca deneyimi çokça merak ediyoruz.
Başarıya uzanan çakıllı yolda karşılaşılan güçlükleri ve güzellikleri “akademide kadın çevirmen olmak” başlığı altında ilk ağızdan duyacağız. Sn. Öğr. Gör. Dr. Dolunay Kumlu ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj için kendisine çok teşekkür ediyoruz.
Söz Sn. Dolunay Kumlu’da, Keyifli Okumalar!
Çeviribilim alanında mevcut kuramlar ışığında yapılan en yaygın çeviri uygulamalarından biri de özel alan çevirileridir. Bu alanda eğitim veren bir akademisyen olarak 2018 yılında yayımlanan eseriniz “Özel Alan Çevirisi: Akademik Eğitim Uygulamalarında Teknoloji ve Sosyal Medya” ile özel alan çevirilerinin akademik eğitim süreçlerine farklı bir bakış açısı getirdiğiniz inancındayız. Eserinizin içeriği hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Çeviribilimin uygulamalı alanlarından belki de en önemlisi olan çeviri eğitimi kapsamında yer alan, akademik çeviri eğitimi uygulamalarındaki ve çeviri piyasasındaki payı oldukça büyük olan özel alan çevirileri farklı uzmanlık alanlarından metinlerin çevirisini ifade eder. Çeşitli uzmanlık alanlarında mevcut olan özel dil kullanımları ve terminoloji bilgisi gerekliliği gelecekte bu tür çeviri işleri yapmayı hedefleyen genç çevirmen adaylarının gözünü korkutabilir. Bu nedenle üniversitelerde verilen akademik çeviri eğitimi çevirmen adaylarının doğru bilgilenmesi açısından oldukça önemlidir. Özel alan çevirisi dersi de çeviri eğitimi veren akademik kurumların müfredatında bulunması gereken ve içeriğinin uzmanlık ve deneyim sahibi akademisyenlerce hazırlanmasını ve uygulanmasını gerektiren bir derstir. Çeviri eğitimi veren programların müfredatlarındaki farklı dersler ile karşılaştırıldığında bu dersin içeriğinin salt uygulamadan oluştuğu düşünülebilir. Oysa, kuramsız uygulama pusulasız bir gemiye benzetilebilir. Bu bağlamda, özel alan çevirisi derslerinde farklı uzmanlık alanlarından seçilecek metin çevirisi uygulamalarında bu işin nasıl yapılması gerektiği konusunda da öğrencilere ışık tutmak gerekecektir. Dersin öğretim yöntemleri belirlenirken öğrencinin kuramsal veya uygulamalı içeriğe ısınma sürecini hızlandırmak ve motivasyonunu yükseltmek için geleneksel öğretim yöntemleri yerine hibrit öğretim yöntemlerinden faydalanmak gerektiği görüşündeyim. Günümüzde teknolojinin geldiği nokta ve insanların sosyal medya ile olan deneyimlerinin artması ile derslerin içeriğine bu teknolojilerin dahil edilmemesi genç çevirmen adaylarının ihtiyaçlarına kulak tıkamak olacaktır. Bu kitapta yer verilmiş olan özel alan çevirisi dersi uygulaması örneğinde öğrencilerin görüşleri de bunu kanıtlar niteliktedir. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde ise teknoloji ve sosyal medyanın avantajlarından tüm derslerin içeriğinde faydalanmak ve bunları çevirmen adaylarına en özenli biçimde sunarak yenilikçi olmak neredeyse zorunluluk haline gelmiştir.
İngilizce ve Almanca dillerinde yetkin, çeviribilim alanında uzman ve başlıca ilgi alanları özel alan çevirileri ve çeviri eğitimi olan bir öğretim görevlisi olarak edindiğiniz deneyimleri göz önünde bulundurduğunuzda, “akademide kadın olmak” hakkında bizlere neler söyleyebilirsiniz?
Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık lisans programından mezun olduktan sonra doğduğum yerde çalışma arzusu ağır basınca memleketimdeki üniversitede yabancı diller eğitimi bölümünde araştırma görevlisi olarak göreve başladım. Yüksek lisans eğitimimi de tamamladığım bu alan çeviri eğitimi almış bir birey olarak bana dilin eğitim süreçlerini de tanımamı sağlayarak oldukça katkıda bulundu. Teknolojinin eğitim süreçlerinde daha verimli kullanılabilir olması ve yöntemsel bir yenilik haline gelmesi düşüncesini o zamanlarda YL tezime de yansıttım. Sonrasında bir okutmanlık sürecim oldu. Kısa bir dönem olmasına rağmen şanslıyım ki o yıl çalıştığım üniversitede çeviri ofisi kuruldu. Ben bu ofiste çalıştığım dönemde özel alan çevirilerinde oldukça deneyim kazandım. Akademik makale çevirileri, tez çalışması için çeviriler, çeşitli kurumsal belge çevirileri ve benzer metin türlerinde deneyim kazandım. Bu ofis ücret almadan akademisyenlere yayınlarında yardım etmek amacıyla kurulmuştu ve çeviri piyasasının bir benzerini kurum içinde deneyimleme fırsatı sunmuştu. Sonra çalıştığım kurum Mütercim-Tercümanlık Bölümü kurma kararı alınca, üniversitede bu alandan mezun tek akademisyen olarak bana bölüm kadrosuna geçmek isteyip istemediğim sorulduğunda elbette olmayı en çok tercih edeceğim alan olduğunu ifade ettim ve o andan sonra sıfırdan bir bölümün kuruluşunda yoğun çabam oldu ve o birime alınan ilk öğretim elemanlarından biri olarak tek başıma bir çok sorumluluk üstlendim. On beş yıl önce her şeyiyle severek isteyerek ilgilendiğim elime doğmuş bir bebek gibiydi bölümüm ve şimdi çok daha kalabalık akademisyen kadrosuyla genç ama güçlü bir bölüm olma yolunda. Kadınların yabancı dil bölümlerinde yoğun olarak görev yaptığı ve üstlendikleri görevleri en mükemmel şekilde yerine getirdikleri hep ifade edilmektedir. Ben de buna ek olarak şunu söylemek istiyorum: “Kadın-erkek bir arada eşit koşullarda ve omuz omuza birbirimizi destekleyerek çalışırsak ancak gelecek nesillere faydalı olabiliyoruz. Akademide kadınlar olarak varlığımızı kabul eden ve bizlere saygı ve nezaket çerçevesinde yaklaşan erkek meslektaşlarımızın varlığı da bizim için bir onurdur.”
Yabancı Diller Yüksekokulu ve Edebiyat Fakültesi gibi kurumlarda çeşitli idari görevler üstlenmiş bir öğretim üyesi ve çalışma hayatında başarılı bir kadın olarak hiç cinsiyet eşitsizliği kavramıyla karşı karşıya geldiğiniz oldu mu?
Bölümümüz açılırken Yabancı Diller Yüksekokulu bünyesinde kuruldu ve önce Fen-Edebiyat Fakültesi’ne ve ardından Edebiyat Fakültesi bünyesine geçti. Bu süreçlerde bölümde eleman sayımız artana kadar epey idari görevlerim oldu. On yıl Anabilim Dalı Başkanlığı yaptığım süreçte sayıca az ama birbirine destek olan bir öğretim kadrosu ile çok mesafe katettik. Bir kadın akademisyen olarak bugüne kadar üstlendiğim tüm görevleri en iyi şekilde yerine getirmek hayatımdaki ilkelerden biri oldu. Cinsiyet eşitsizliği kavramı ile karşı karşıya hiç gelmedim. Çalıştığım kurum olan Trakya Üniversitesi’nin bulunduğu ve benim de doğduğum şehir olan Edirne medeniyet düzeyi yüksek bir ildir. Kadınlar daima değerlidir ve el üstünde tutulur. Sanırım kadına verilen değerin çok ön planda olduğu bu ilin topraklarında kurulu hiç bir kurumda kadın-erkek eşitsizliği kavramı yoktur ya da ortaya çıkma cesareti gösteremez!
Hayatın yükünün müşterek paylaşıldığı değil de, çoğunlukla kadınların omuzlarına yüklendiği bir toplumda; iş hayatında başarılı bir kadın olmanın zorlukları nelerdir?
İş hayatında başarılı bir kadın olmak açısından sizin de dediğiniz gibi aile ve çevre desteği oldukça önem taşımaktadır. Akademide çalışmak ve başarılı olmak için ise çok daha fazlası gerekiyor, çünkü çalışma saatleri mesai kavramı ile örtüşmüyor. Günün her saati çalışma ihtimaliniz bazen de zorunluluğunuz oluyor. Gündüz yaptığınız işi ofiste veya masada bırakıp çıkamıyorsunuz. Araştırmacı ve eğitmen kimliğinizin gereklerini yerine getirmek için çok güçlü olmak zorundasınız. Özellikle kadın akademisyenlerin aile sorumlulukları arttıkça yükleri daha da artıyor. Bazen bir eş, bazen bir anne, bazen de bir evlat olma zorunluluğu ile roller çoğalabiliyor. Hele ki lisansüstü eğitim süreçleriniz ve akademik yükselme süreçleriniz tamamlanana kadar kendinizi yılmaz bir savaşçı gibi hissettiğiniz durumlar oluyor. Şaka bir yana iş hayatında rolü olan tüm kadınlarımız gibi kadın akademisyenler de kendi gizil güçleri ile azimle çalıştıkları sürece ve erkek meslektaşlarından göreceği destek ile kendi yollarında istedikleri başarıyı elde etmeleri için engel yoktur.
Özellikle akademik eğitimlerini ön plana alan, çalışkan ve meraklı genç kadınlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Akademik eğitim süreçlerini verimli kullanan, planlı çalışmayı ilke edinen, yeni konulara meraklı ve araştırmayı seven, bildiklerini yeni nesillere aktarmak isteyen genç kadınlara tavsiyem meslek olarak akademisyenliği seçmeleri yönünde olacaktır. Ülkemizde pek çok alanda olduğu gibi akademide de kadınların bu işi en iyi şekilde yapabileceğini ve gücünü gösterecek cesur ve çalışkan gençlere ihtiyaç vardır. Eğitim süreçlerinizde karşınıza çıkan fırsatları iyi değerlendirerek ve düzenli çalışarak şimdi hayranlık duyduğunuz bir akademisyenin yerinde neden siz olmayasınız? Son olarak, eğitim süreçlerinizde özenli olun, şu anda derslerde aldığınız minik notlar gelecekte öğrencilerinize kurduğunuz cümlelere dönüşebilir. Bu güzel söyleşi için genç çevirmen adayı Yağmur TATAR’a teşekkürlerimi sunarım…