Özden Hanım’dan çok güzel bir paylaşım:

Bürolara mektup, ( Şirin ama! Kötü bir şey yok! : )

Sevgili Çeviri Büro’ları,

Biz çevirmenleri size ayrıca buradan tekrar bir anlatmak isterim.
Eminim ki burada ayrıca yorumda bulunacak başka çevirmen arkadaşlar da vardır.
Öncelikle şunu belirteyim, zira bu her seferinde tüm tartışmalarda yitip giden önemli bir başlık:
” Birlikte çalışırsak birlikte kazanırız.” Siz bizim için müşteri bulursunuz, bizler de sizleri o müşterilerinize karşı mahcup etmemek için çalışırız.
Siz bize müşterinizden aldığınız ücretten pay verirsiniz, biz de sizi mutlu ederiz.
Çok basit aslında.

Bir büro açmak kolay değil, biliyoruz. Bırakın şirket açma masraflarını, müşteri peşinde olmak, pazarlama yapmak, müşteri kaprisi çekmek zorunda olan sizlersiniz,
ancak şunu bilin ki bizim kendi açımızdan durumlar da kolay değil.

Bu işi hakkıyla yapan çevirmenler bunu bir “yan iş” veya “ek gelir” olarak yapmayan, evinde olabildiğince tüm zaman ve enerjisini buna harcayanlardır.
Bizler evde kalması gereken anneler, başka iş bulamamış veya ofis içinde çalışmak istemeyen bireyler olabiliriz.
Evden bu işi yapmamız, yapılan işi daha az değerli kılmaz.
Bir kere iş gelip gelmeyeceğini asla tam bilemeyiz. Bu ay kira çıkar mı ? Faturalara ödeme yetişir mi? Gönderdiğim iş kabul gördü mü? Gibi bir çok endişe ile karşı karşıyayızdır.
Bizim de hastalanan aile fertlerimiz olduğu gibi biz de hasta olabiliriz. Ofiste tam gün çalışan birinin izin kullandığı gibi bizim de izin kullanma hakkımız olmalıdır.
Acil işlerinizi gecelerimizi ve gündüzlerimizi kullanarak laikiyle yerine getirmeye çalışırken, müşterilerinizden gelecek olan ödemeyi beklememeliyiz.
Siz pazarlayın, bizler sizin için en güzel sonucu verelim. Ancak bizim de birer insan olduğumuzu lütfen unutmayınız.
Bir tek e-posta atarak bizden acil iş isterken lütfen ellerinizi vicdanınıza koyarak o iş için kendinize ne kadar “opsiyon” koyduğunuzu da hesaba katınız.
Her işin acil olması bizi ne kadar yoruyor bir düşününüz. Her işin acil olmadığını biz biliyoruz zaten, ancak bunu yüzünüze vurmak yerine, yine istediğinizi yapıyorsak bu iyi niyetimizdendir.
9-5 çalışan birisi evine döndüğünde evi ile ilgilenirken bizlere akşam bir proje gönderdiğinizde sizin için diğer tüm özel hayatımızı kenara bıraktığımızı unutmayınız.

Sizlerin maddi alacak sorunlarınız da bu nedenle bize ayrıca yük ve endişe olduğunu hatırlayınız.

Bizim de canımız bir cuma akşamı bacakları uzatıp televizyon izlemek isteyemez mi? O acil iş gerçekten cumartesi teslim mi edilmeli yoksa pazartesine kadar vakti yok mu?

İçimden geldi, yazdım gitti.

Bürolar, siz bize, biz de size.. bunun bir savaş değil, aksine birlikte var olma savaşı olduğunu tekrar hatırlatmak isterim.

Sevgiler