Çeviri alanında yer alan tüm paydaşların aynı çatı altında birleşmesi ile kurulmuş Çeviri Derneği, çevirmenlik mesleğine kalıcı katkıda bulunmuş öncü meslektaşlarımıza 2001’den bu yana Çeviri Meslek Onur Ödülü, Meslekte Başarı Ödülü ve Genç Soluk Ödülü vermektedir. Çeviri Derneği Onur Ödülü ise -Çeviri Derneği web sitesindeki tanımı ile- çeviri alanında uzun yıllar hizmet vermiş, önemli başarılara imza atmış, örnek kişiliği ve toplumsal sorumluluğuyla alana kalıcı katkılarda bulunmuş meslekte kıdemli kişilere verildiği gibi başarılarıyla fark yaratmış mesleğinde uzman kişilere verilir.

Cumhuriyetimizin 100. yılında ve Çeviri Derneği’nin 25. yılında Marmara Üniversitesi, Göztepe Yerleşkesi, Dr. İbrahim Üzümcü Kültür Merkezi’nde düzenlenen Çeviri Derneği Çeviri Ödülleri 2023 Onur Ödülü’nün sahibi Çevirmen ve Akademisyen Prof. Dr. Sâkine Eruz oldu.

Çeviri dünyasından güncel haberleri tüm paydaşlarla paylaşmayı kendisine misyon edinmiş bir ÇeviriBlog yazarı olarak bir haber yazısını 5N1K prensibi ile ele almak ve nesnelliği bozmamak adına burada sonlandırmam gerektiğini çok iyi biliyorum fakat Sâkine Eruz ismi hepimizin hayatında kocaman bir istisna olduğu için kendisinin Çeviri Derneği Onur Ödülü’nü alırken yapmış olduğu konuşmasını ve akabinde bence özetin özeti niteliğindeki profesyonel öz geçmişini yayınlamadan önce sadece 3-4 cümle söylemek istiyorum:

Çevirmenlik mesleğine başladığım zamanlar önce donanımlı, yetkin, titiz ve disiplinli eğitimci kişiliğini yansıttığı yayınları, çalışmaları, kitapları ile kendisine hayran bırakan Sâkine Eruz ile yüz yüze tanışabilmek; kısa zamanlara sıkışmış uzun sohbetler edebilmek; bambaşka koşturmacalar içinde farklı şehirlerde denk gelerek hayatın karmaşık iplerine dolanmış akışı beraberce fark edebilmek, yaşamımın en büyük talihlerinden biridir. Akademiye, alana, çeviribilime kattıklarını buraya sığdırmak mümkün olmadığı gibi insana olan katkısını da kelimelerle anlatmak mümkün değil. O; hepimiz için telaşlı bir sükûnet, hüzünlü bir gülüş, uçarı bir kararlılık; size fark ettirmeden sıkı sıkı sarılan ve besleyen köklü bir ağaç, her defasında ihtiyacınız olan renkleri sunan bir kaleydoskop. Işığı hep parlasın!

Şimdi sözü; 3 Nisan 2024 tarihinde Çeviri Derneği Onur Ödülü’nü alırken yapmış olduğu konuşmanın tam metni ile Sn. Prof. Dr. Sâkine Eruz’a bırakıyorum,

“25 Mart 2022 tarihinde yine bu salonda 2021 Çeviri Ödülleri sahiplerini bulmuştu. Bu güzel salonu bir kez daha bize tahsis ettikleri için Mütercim Tercümanlık Başkanı Sayın Prof. Sueda Özbent’e ve bu etkinlikte katkısı bulunan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. 

1976 yılından bu yana çeviri etkinliğinin, 1990 yılından bu yana da çeviribilimin içindeyim.  1978 yılından 1986 yılına değin Almanya’da Frankfurt’ta bir çeviri işletmem bulunuyordu. Resmi ve özel kuruluşlarda çeviri işlerine gidiyor ve devlet sınavlı yetkin yeminli çevirmen olarak sözlü ve yazılı çeviri yapıyordum. Öncelikle mahkeme çevirmenlerinin bir mevzuatı bulunduğundan Almanya’da bu meslek kabul gören bir meslek grubuna giriyordu. 1986 yılında İstanbul’a döndüğümde ilkin İstanbul Üniversitesi’nin dil ve edebiyat bölümlerinde okutman ve asistan olarak çalışmaya başladım. Mührüm Almanya’da geçerli olduğu için, öncelikle yurtdışına gidecek çevirilerde hatır gönül işi olarak devam ettiriyordum. Yıllar sonra çeviribilim alanında doktoramı yapıp İstanbul Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümlerinde ders vereceğimi ve Yaşar Üniversitesi’ndeki asistanlarımın Manisa’da bir çeviribilim bölümü kuracaklarını o tarihlerde daha bilmiyordum.

Gel zaman git zaman 1992 – 1993 senesinde İstanbul Üniversitesi’nde Çeviri Bölümü’nün kurulması için ilk tohumlar ekilmeye başlandı. İlkin Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim dalı kuruldu, bunu İngilizce ve Fransızca izledi. Başından beri bir üyesi olduğum Çeviri Bölümünün kuruluşunda Şara Sayın, Nilüfer Tapan ve Turgay Kurultay’ın katkıları büyüktür.  1996 yılında İstanbul Üniversitesi olarak Türkiye’deki bütün çeviri bölümlerini davet ettiğimiz bir etkinlik gerçekleştirdik. O tarihte sadece yedi bölüm vardı, böylece İstanbul Üniversitesi çatısı altında bu bölümler ilk kez bir araya gelmiş oldu.  

Çok da bilinçli olmasa da bu oluşumlarla Çeviri Derneği’ne doğru ilk adımlar atıldı. Bölümler birbirlerini tanımaya ve ortak kararlar almak için ilk girişimlerde bulunmaya başlamışlardı. Ne de olsa birlikten kuvvet doğardı. Çeviribilim Bölümleri programlarını zaman içinde iş piyasasının gereklerini de yerine getirecek şekilde revize edip gerektiğinde alanın uzmanlarıyla da disiplinlerarası çalışmalar yapmaya başladılar.

Çeviri işletmecisi ve çevirmen Osman Kaya arkadaşımız  1999 yılında bize o tarihlerde başkanı bulunduğu İşletme İktisadi Enstitüsü Mezunları Derneği’nin Taksim’deki mekanlarını açtı.  Haftada bir toplanmaya başladık. Böylece Çeviri Derneği’nin kurulması için kolları sıvadık.  Çeviri Derneğinin tüzüğünü hukukçu çevirmen Turgut Ağar, ben ve Rafet Saltuk birlikte oluşturduk. Hasan Anamur, Turgay Kurultay, Osman Kaya, Işın Bengi Öner, Ayşe Nihal Akbulut, Elif Daldeniz, Alev Bulut, Olcay Kunal, Erkan Altınsoy, Nazlı Korkut, Beki Haleva ve daha niceleriyle birlikte Çeviri Derneği tüzüğüne son halini verdik ve dernek mucizevi bir şekilde kuruldu.  Hiçbir şey kolay olmadı. Emek ve özveriyle herkes bir kenarından tuttu. Zaman içinde başkanlığını yaptığım etik kurulda Elf Daldeniz ile birlikte çeviri etiği kurallarını da oluşturduk.

En büyük başarımız ise bu mesleğin mutfağında görev alan çevirmen arkadaşları akademi ile buluşturmak oldu. Bu bağlamda İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerle iş dünyası toplantıları yapıldı. Şirketleri bu toplantılara davet ettik ve kendimizi onlara görünür kıldık. Çeviri Derneği’nde konusunda uzman arkadaşlar bölümlerde seminerler verdiler, mevzuat izin verdiği sürece derslere de girip bilgilerini öğrencilerle paylaştılar. İstanbul Üniversitesi olarak diğer üniversitelerin bölümlerini de davet ettiğimiz sözlü çeviri, uzmanlık çevirisi ve çevirinin farklı alanlarına yönelik toplantılar düzenledik. Aynı zamanda farklı üniversitelerde de çeviribilim sempozyumları düzenlenmeye devam ediyordu. Bugün halen Turgay Kurultay, Alev Bulut, Aymil Doğan, Osman Kaya, Filiz Şan, Rana Kahraman ve diğer arkadaşlarımız tarafından sürdürülen 1999 depreminin akabinde kurulan Afette Rehber Çevirmenlik oluşumu ise kendi başına büyük bir başarıdır. 2009 yılında Hasan Anamur, Osman Kaya ve İstanbul Üniversitesi’nin öğretim üyelerinin çabalarıyla bir zamanlar Harbiye Bakanlığı olan, Mustafa Kemal Atatürk ve kabinesi tarafından 1924 yılında Darülfünun’a hibe edilen Rektörlük binası salonlarında uluslararası bir etkinlik gerçekleştirdik. Böylece bölümler arası ortaklaşa çalışmalar da ivme kazandı.  

Çeviri Derneği üyeleri 2007 yılında Çeviri İşletmecileri Derneği’ni kuracaklardı. Biz de öğrencilerimizi staj için bu derneğin çatısı altında bulunan çeviri işletmelerine yönlendirecektik. Bu önemli bir gelişmeydi.  2010 yılında kurulan Türkiye Çeviri Öğrencileri Birliği (TÜÇEB) bütün çeviri bölümü öğrencilerinin dayanışma içinde bir çatı altında toplanmasını  olanaklı kıldı.  Dernek üyeleri öğrencilerle etkileşim halinde seminerler gerçekleştirdi. TÜÇEB  akademi, dernek ve serbest piyasa arasında işlevsel bir harç görevini üstlendi.  TÜÇEB ile birlikte 30 Eylül 2012 tarihinde Dünya Çeviri gününde elimizde çeviriye yönelik özlü sözlerle donanmış pankartlarla Tophane’den yola çıkarak ve Tercüman Çıkmazı’ndan geçerek Taksim’e kadar bir yürüyüş yaptık.

Hep birlikte çok sayıda etkinlik düzenledik. Destek akademiden ve sektörden geldi. Sevgili Hasan Anamur, Elif Daldeniz, Elif Ertan ve Ebru Gültekin Ilıcalı ne yazık ki bugün aramızda değiller. Çeviri ödüllerini ilkin 2001 yılında Hasan Anamur önermişti, 2011 yılında verilen Genç Soluk Ödülü sevgili Elif Ertan’ın “Yeterlilik” çalışmaları için  Ankara’ya uçmadan önce 24 Mart 2014 tarihinde ani vefatıyla birlikte  “Elif Ertan Genç Soluk Ödülü” olarak adlandırıldı. Bugün aramızda olmayan arkadaşlarıma emekleri için minnettarım. Dediğim gibi hiçbir şey öyle birdenbire olmadı. İğneyle kuyu kazıldı adeta.

1999 yılında derneği kurarken sandım ki, bu ülkede de bir çevirmenlik mevzuatını kabul ettirmek kolay olur. Yanılmışım. Devasa bir emek istiyormuş. İşte bu devasa emeği bu dernek 1999 yılından bu yana veriyor ve ufak da olsa semeresini topluyor. Yeterlilikler de bunun bir örneğidir.  Dernek üyelerimiz yeterlilikler kapsamında sayısız defa Ankara’daki resmi makamlarla iletişime geçtiler.  2012’den 2019 yılına değin adeta çırpındılar öğrencilerimize ilgili düzenlemelerle görünürlük kazandırmak için. Alanımızdan altı yeterlilik taslağı Mesleki Yeterlilik Kuruluna iletildi.

Biz elimizden geleni yaptık. Bugün üyelerimiz bütün üniversitelerin bölümlerinden. Böylece dayanışma içinde yol alabiliyoruz. Bayrağı ise gençlere devir ediyoruz. İnanıyorum ki bizim ektiğimiz tohumların yeşermesi için çeviri derneğinin yeni üyeleri de ellerinden geleni yapacaklardır. Dilerim Türkiye bir değişimin eşiğindedir ve yeni sistemde çeviri de her açıdan hak ettiği yeri alacaktır.

Evet bu kısa özetten sonra soralım neredeydik, nereye geldik. Çeviribilimin ve çeviri etkinliğinin iyi bir yere gelebilmesi için bu alana ait yayınlara gereksinimi vardır. Tam da o nedenle bu alandaki yayınlar çok önemlidir. Yayınlar bir alanın olmazsa olmazıdır.

Çeviri alanındaki yayınlar Tanzimat’a değin uzanıyor aslında, hatta biraz zorlarsak Lâle Devri bile diyebiliriz. Çokkültürlü bu topraklar her zaman çeviriye gebe. Tanzimat’ta Batı Edebiyatından yapılan çevirilere koşut çeviri olgusu da gündeme oturuyor. İsmail Habip Sevük’ün 1941’de yayımlanan devasa kitabı “Avrupa Edebiyatı ve Biz” bütün bu çevirilerin listesini içerir.   Ahmet Vefik Paşa Molliere’in eserlerini çevirmeye başladığında ister istemez çevirinin yöntemsel alanına da el atmış oluyor, adaptasyon yöntemiyle çeviriyor bu eserleri, ki halkın hoşuna gitsin, ki halk tiyatroya alışsın. Sonuçta Paşa işlevsel bir çeviri yapıyor. Ve çeviri o dönemde de her dönemde olduğu gibi yenilikçi hareketlere önayak oluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde ise Cumhuriyetin kurulmasıyla Hasan Âli Yücel önderliğinde 1940 ile 1966 yılları arasında  hummalı bir çeviri etkinliği başlayacak. Tercüme Bürosu’nun dergileri de yazınsal ve felsefi çeviriler ve bu çevirilere yönelik yöntemsel açıklamaları içerecek. Salt yazınsal alanda değil, her alanda varlığını sürdürüyor çeviri. Cumhuriyet öncelikle hukuk alanında çeviri yoluyla pekişecektir. Bu bağlamda Çeviri Cumhuriyeti kavramı da aslında yanlış bir kavram değildir.  Bu süreçte de çeviri aydınlanmayla koşuttur. 1946’da basılan Hilmi Ziya Ülken’in Uyanış Devirlerinde Çevirinin Rolü başlıklı kitabı çeviri tarihi konusunda bir mihenk taşıdır.

Çeviribilim alanında etkinlikler ise  Türkiye’de aslında yetmişli yılların sonlarına  uzanıyor.  Akşit Göktürk’ün “çeviri: dillerin dili” kitabı belki de bu alanda ilk dönüm noktası. Işın Bengi Öner’in çalışmaları da Türkiye’de çeviribilim alanında öncü çalışmalardır. Dünyada çeviribilimin yeşermesine koşut Türkiye’de de bu alandaki çalışmalar yoğunlaşacak ve 2000 yılından sonra ivme kazanarak devam edecektir.  Yüksek lisans ve doktora programlarının açılmasıyla birlikte bu alanda da uzmanlar yetişmeye başlayacaktır. 

Seksenli yıllarda Dün ve Bugün Çeviri, Yazko Çeviri gibi süreli dergiler yayımlanmaya başlıyor. Bu dergilerde konu genelde edebiyat çevirisidir. 1987 ile 1992 yılları arasında yayımlanan ve 20/21’inci sayısı ile yayın hayatına son veren Metis Çeviri dergileri de aslında bir dönüm noktasıdır. Metis Çeviri’nin bir sayısında ilk kez uzmanlık alanlarında çeviriye de yer verilmiş ve dergide çağdaş çeviri kuramlarına yönelik tartışmalar başlatılmıştır.  Çeviri Derneği’nin kurucularından olan  Turgay Kurultay’ın bu dergiye emeği büyüktür.

Ben bunları neden anlatıyorum size değerli arkadaşlar. Nasıl TÜÇEB akademi, çevirmen ve çeviri işletmecisi arasında bir tür harç vazifesini görmüşse, çeviribilim alanında yapılan yayınlar da çeviri alanının çatısını sağlamlaştırır. Çeviriye gönül verenlerin bu çatı altında toplanmasını ve alana yeni yapıtlar vermesini sağlar.  Bu bağlamda Sabri Gürses ve Tozan Alkan’ın yayımladıkları yayınların önemi büyüktür. Sabri Gürses “çeviribilim” başlıklı çevrimiçi yayınını 2005 yılında internete taşıyarak bu alanı tüm mecralara açık hale getirmiştir. Keza Gürses daha sonra yine aynı başlık altında bir gazete yayımlayacaktır. Tozan Alkan ise 2010’lu yıllarda “Çevirmenin Notu” başlıklı dergilerinde edebiyat, kuram, çeviri tarihi gibi konuları ele alacaktır.

Kuşkusuz bu alana emek veren çok sayıda yayıncı vardır. Ayrıca üniversitelerde de son yirmi yılda bu alanda çok sayıda kitap ve dergi basılmıştır. Bölümler süreli yayınlara da yer vermektedir. Serbest piyasanın emekçi yayıncılardan biri olan Dr. Lozan Kaynak geçen hafta vefat etmiş ve ebedi istirahatgahına defnedilmiştir. Eşi Sevgin Kaynak ile birlikte yayınladığı ve Türkiye’nin her yerinde öğrencilere ulaştırdığı çeviribilim ve dilbilim kitapları bu uzlaştırıcı ve birleştirici harç görevini en yoğun şekilde üstlenen eserlerdendir.

Geçen yıldan bu yana aldığım son iki ödülüm kadınlara verilen ödüllerdendi. İlkini yüze yakın bölümde on binin üstünde öğrencinin eğitim aldığı çeviri bölümleri öğrencilerine, ikinci ödülümü ise 1999 yılından beri dur durak bilmeden büyük bir özveri ile her depremde sahaya inen Afette Rehber Çevirmenlik Oluşumuna atfettim.

Bugünkü ödülümü, ki bu ödül benim için çok anlamlı ve gurur vericidir,  çünkü gerçekten bütün hayatım boyunca büyük bir emek verdiğim bir alandan alıyorum bu güzel ödülü. İşte bu ödülümü de çeviri alanında yayınları topluma sunup, hem öğrencilerimize kaynak sağlayan hem de geniş kitlelerin çeviri ve çeviri uğraşını tanımalarına neden olan bütün değerli yayıncılarımıza atfetmek istiyorum.  Onlar bu alana hizmet veren görünmez kahramanlardır. Burada ancak Turgay Kurultay, Tozan Alkan, Sabri Gürses ve benim için çok değerli Lozan Kaynak ve eşi Sevgin Kaynak’ı anabildim, oysa biliyorum daha niceleri var. Geçen yıl Elif Ertan Genç Soluk Ödülü’nü alan Çeviri Blog ve bu oluşumu hayata geçiren Senem Kobya da bu gizli kahramanlardan biridir.

İşte bu ödülümü teşekkürlerimle çeviri alanında değerli yayınlar yapan bütün arkadaşlarımıza atfediyorum.”

Prof. Dr. Sâkine Eruz Kimdir?

2021-2023 yılları arasında Başkanlığını yapmış olduğu Çeviri Derneği web sitesinde yayınlanan öz geçmişi:
Almanya’da ve Türkiye’de İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Alman Dili ve Edebiyatı eğitimi almıştır. Almanya’da eyalet onaylı mahkeme çevirmeni olarak görev yapmış ve on yıl çeviri işletmesi yönetmiştir. 1986 – 2014 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Alman Dili ve Edebiyatı, Alman Dili Eğitimi Anabilim Dallarında ve Mütercim Tercümanlık Bölümü’nde çalışmıştır. Doçentliğini 2004 yılında çeviribilim alanından almıştır. İ.Ü. Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı Başkanlığı, 2014 – 2017 İzmir Yaşar Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü Başkanlığı görevlerini üstlenmiştir. 2019 bahar döneminde Graz Üniversitesi Çeviribilim Bölümünde konuk öğretim üyesi olarak ders vermiştir. 1999’da kurulan ve kurucu üyesi olduğu Çeviri Derneği’nin şu anki Başkanıdır. Yurtiçinde ve yurtdışında (Almanya, Avusturya, İtalya) çeviri tarihi üzerine çok sayıda sergi açmış ve söyleşiler yapmıştır. Graz Üniversitesi’nde halen daimi bir sergisi bulunmaktadır. Çalışma alanları hukuk çevirisi, edebiyat çevirisi, çeviri amaçlı metin çözümlemesi, çeviri edinci, çeviri tarihi, kent tarihi, Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyetinde çeviri etkinliği üzerinedir. Bu alanlarda kitapları ve yayınları bulunmaktadır.

Kendi kaleminden okumak isterseniz kısa bir alıntı ile:

“Hiç boş durmadım, ailem hiç öğretmemişti bana boş durmayı, iyi ki de öğretmemişti, ama galiba tüm yaşantım boyunca çalışma edimini çok abarttım. Almanya’da devlet özerk yeminli çevirmen oldum, başkonsoloslukta başkonsolos çevirmeni ve sekreteri olarak çalıştım, aynı zamanda Halk Yüksek Okulu’nda Türkçe dersi, okullarda Almanca dersi verdim. 1980’de çeviri hizmetleri büromu kurdum ve çok daha yoğun bir çalışma temposunun içinde buluverdim kendimi. Deneyimlerimi okurlarımla paylaşmayı ümit ettiğim kitaplar yazdım. Yurtiçinde ve yurtdışında ders verdim, sergiler açtım, sunumlar yaptım farklı farklı kurumlarda, ulusal ve uluslararası etkinliklere katıldım ve bunları hep paylaşımların artacağını ve gençlere öğreteceğim bir şeyler olduğuna inandığım için yaptım.
Şimdi ise koşullar elverdiği oranda Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı’nın öğretim üyesi olarak çalışmalarımı ve öğrencilerle paylaşımlarımı sürdürmeye çalışıyorum.”

Tags:

Bir yanıt yazın