Bazen kendimize o kadar güveniriz ki, bir konu üzerinde araştırma yapmadan sadece duyduğumuzla, kendi tahminlerimizle hareket ederiz. Çoğu zaman da pişmanlıkla sonuçlanır böyle hatalar… Bu yazıyı aslında biraz da hayatımızdaki gerçekleri daha iyi görmeyi ve doğrularla hareket etmeyi kendimize öğretmenin önemini hatırlatmak için kaleme aldık. İçinde bulunduğumuz şu zor günlerde de bilime, bilmeye daha sıkı bağlanmalıyız. Bir şeyden emin olmadan hareket etmemeli, ileride atacağımız her adımın arkasındaki nedeni, amacı düşünerek yolumuza devam etmeliyiz. Deyimleri ve söz kalıplarını da zaman zaman, anlamlarından emin olmadan kullanırız bu yüzden bu hafta, Türkçede “ehli olmadan hüküm vermek”, bir diğer deyişle “kişinin henüz toy olmasına rağmen kendini erbap zannetmesi” olarak ifade edebileceğimiz Arapça bir deyimi sizler için araştırdık.

Keyifli okumalar!

Okunuşu “zebebte ve ente hisrim” şeklinde olan bu deyim, bir şeyi artık tam anlamıyla bildiğini zanneden lakin hala konu veya durum hakkında aşması gereken çok yolu olan kişiler için söylenmektedir. Birebir çevirisini yaparsak “koruk (toy) olmana rağmen kendine kuru üzüm gibi davranıyorsun.” diyebiliriz.

İşte deyimimizin hikayesi de şöyle:

Arapça, sadece üç harfin bir araya gelmesiyle oluşan aynı kelimeden çok çeşitli anlamların ve farklı kelimelerin türetilebildiği bir dildir. Arapçayı öğrenen kişiler aynı şekilde yazılıp kullanıldığı ama bağlama göre farklı anlamlara gelen kelime sayısının çokluğuna aşinadır. Bu üç harfin başına çeşitli ekler getirerek daha geniş anlamlara ve farklı kelimelere ulaşabiliriz. Dolayısıyla Arapça dil bilgisi kuralları fazladır. Bu konuları işleyen Arap alimleri konuyu sarf ve nahiv olarak ikiye ayırmıştır. Sarf; kelime yapısını, nahiv ise kelimenin kullanıldığı bağlamı incelemektir. Çok eski zamanlardan beri Arapçanın sarfını (kelime bilgisini) ve nahvini (bağlamını) bilen kişiler Arap toplumlarınca önemli kişiler sayılmıştır. Geniş anlamlara ayrılan ve yayılan bu dil için üstat ve öğrenci yetiştirmek hala büyük bir önem teşkil etmektedir. İşte bu dil bilimcilerden meşhur bir nahivci olan Ebu El-Feth Osman İbn Ceni bir gün, nahiv dersi vermek ve bir şeyler okumak için medresenin avlusuna oturur. Henüz on altı on yedi yaşlarında böylesine zorlu bir konuda ders verebilmesi ve sorulan sorulara eksiksiz cevap vermesi bilinirliğini arttırmıştır. Öğrenci halkasına ders vermeye başladığı esnada bir diğer ünlü nahivci olan Ebu Ali El-Farisi oradan geçmektedir. Ders ilgisini çeker ve sarf ilmi ile ilgili bir soru yöneltir. İbn Ceni cevabını vermekte zorlanır hatta tam anlamıyla veremez. Bunun üzerine El- Farisi ona “zebebte ve ente hisrim” der. Bunun üzerine dersi bırakır ve El- Farisi’ye onu öğrenci olarak alması için ricada bulunur. Nahiv ve sarf ilimlerini tam anlamıyla öğrenip öğretebileceği seviyeye gelmek için hocasının yanında 40 sene geçirir. Hocasının vefatına kadar hiçbir nahiv ve sarf dersi vermez.


Kaynakça:

Tags: