Doç. Dr Hülya Kaya ile Çeviri Kitabı için gerçekleştirdiğimiz röportajı sizinle paylaşıyoruz:

  1. Çeviri alanında verilen akademik eğitimi kısaca anlatmanız, artı ve eksileriyle değerlendirmeniz mümkün mü?

Birkaç yıl önce bir araştırma kapsamında ulaşabildiğim tüm mütercim-tercümanlık ve çeviribilim bölümlerinin ders programlarını inceledim. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi’nin mütercim-tercümanlık bölümlerinde çeşitli dersler verdim ve Ege hariç halen vermekteyim.

Türkiye genelindeki programlarda, kültürel, dilbilimsel ve dil bilgisel, uzmanlık alanları, çeviri edinci olarak üst başlıklarda toplayabileceğimiz dersler verilmekte.

Bu programların artıları genel olarak öğrencinin diğer filoloji öğrencilerine ya da herhangi bir lisans eğitimi almadan çevirmenlik yapan kişilere göre kanımca tek avantajları çokça çeviri yapmış oldukları için, çeviri konusunda biraz daha bilgili olmalarıdır.

Eğitimin çoğunlukla en büyük eksikliği piyasada tecrübe kazanmış hocalar tarafından verilmiyor olması, bu nedenle üzerinde çalışılan metin örneklerinin pek de çeviriye konu olmayabilecek metinler olması, hatta bazen oldukça gerçekdışı olmalarıdır. Örneğin kimi yerde yazılı çeviriye daha uygun metinler, sözlü çeviride kullanılmakta, hatta bazı hocalar tarafından zaten çeviri ürünü metinler çeviri amaçlı kullanılmaktadır.

Öğrencilerin en önemli eksiklikleri ise bana göre metin yorumlama hususunda çok zayıf olmaları, sürekli sözcük peşinde koşup metnin derin yapısı (semantik), içinde bulunduğu bağlam gibi şeyleri gözden kaçırmalarıdır. Yorumun çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. İkinci ana dal olarak mütercim-tercümanlık okuyan filoloji öğrencilerim de var. Onlar ana dal olarak mütercim-tercümanlık okuyan öğrencilerimden hem sözlü hem yazılı çevirilerde büyük farkla daha iyiler. Bunun nedeni de kanımca kendi bölümlerinde (İngiliz Dili ve Edebiyatı) metinlerin yüzeyinden çok derin yapısıyla ilgilenip çeşitli inceleme, yorumlama ve metin üretme alanlarında ayrıntılı eğitim almalarından kaynaklanmakta.

Bu ara filoloji öğrencilerinin genel kültürleri de yukarıdaki nedenlerle daha iyi oluyor.

  1. Çeviribilim/Mütercim Tercümanlık Bölümleri kuruluş yılı açısından henüz çok genç olmasına rağmen başarılı öğrenciler yetişiyor. Daha da ileriye götürmek için ders olarak ele alınmasını tavsiye ettiğiniz konular var mı?

Dersler arasında dilbilim, kültür bilimsel dersler çok hafif kalıyor. Bir sürü çeviri dersi veriliyor. İşte birinde hukuk metinleri, diğerinde ekonomi metinleri, bir başkasında ticaret metinleri, teknik metinler vs. oysa çevirmenlerin karşılaştığı birçok çeviri işi bunların karma hali oluyor. Örneğin ticari bir sözleşme, hem ekonomi, hem ticaret, birçok zaman da konuya bağlı olarak teknik ve tabii ki hukuk içerikli metinlerdir. Bu kadar çok değişik ad altında sürekli çeviri yaptırılarak zaten bu işin öğrenildiğine de inanmıyorum. Çünkü hoca girip metin verip çevirin diyor. Sonra da sadece olmuş olmamış gibi yorumlar var. İyi de neden ve nesi olmuş ya da olmamış, genelde bununla uğraşan hoca sayısı oldukça düşük. Bu çeviri derslerinin başlık ve içeriklerinin ivedilikle değişmesi gerektiği inancındayım.

Benim önerim, birinci soruda verdiğim cevaba bağlı olarak, öğrencilerin en az ilk 3 yarıyılda ciddi bir filoloji eğitimi almalarıdır. Sonuç itibariyle ister sözlü olsun ister yazılı, üzerinde çalışılan ve yeniden üretilen şey metindir. Metinlerle en derinlemesine uğraşılan, onların en iyi anlaşıldığı yer ise filoloji temel eğitimidir. Yurt dışına baktığımda, oradaki kurumların bunu zaten desteklediğini görmekteyim.

Ayrıca ders haricinde 4ncü sınıfta birçok Avrupa ülkesinde meslek eğitimi alınan alanlarda olduğu gibi, haftanın bir bölümünü bir büroya bağlı çalışıp (örn. 2.3 gün), kalan günlerde de eğitimine devam etmesinin çok daha anlamlı sonuçlar getireceğine inanıyorum. Sonuç itibariyle mütercim-tercümanlık pratiği bulunan bir mesleğin eğitimidir.

  1. Öğrencilik hayatlarını daha etkin hale getirmek ve kendilerini mesleğe hazırlamak için öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Bilgi birikimlerini arttırmaları şarttır. Sonuçta bilgi temeli olmayan insanın anlama, yorumlama, yeniden üretme gibi becerileri pek ileri düzeye ulaşamıyor.

Bunun haricinde yabancı dillerini sınıf içerisinde edinmişler ise mutlaka ilgili ülkede de gidip en az 3 ay gibi bir süre yaşamaları büyük avantaj sağlayacaktır. Bu bağlamda Erasmus kapsamında yurt dışında bir üniversitede kısa süreli eğitim alan öğrencilerin yabancı dil becerilerinde ve kültür bilgilerinde genel olarak çok büyük bir sıçrayış gözlemledim her zaman.

  1. “Çevirmen” olmayı hedefleyen bir öğrencinin dil yeteneğinin yanında sizce hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir?

Birçok alana, hayata ve kültüre büyük bir ilgi ve merakla yaklaşmalıdır. İlgi ve merak araştırma ve öğrenmeyi tetikleyen en önemli temel unsurlardır. Hayata, tarihe, kültür ve dillere, siyasete, güncel olaylara karşı ilgisi bulunmayanlar bu bölümleri ya da mesleği seçmemelidir diye düşünüyorum.

  1. Ülkemizde çevirmenin yerini nerede görüyorsunuz? Sizce hak ettiği yerde mi veya bunun için neler yapılabilir?

Ülkemizde çevirmenin yaptığı işin fazla bir değeri olmadığını düşünüyorum. Şirketler misafir ağırlamak için bir akşam yemeğine seve seve binlerce lira harcarken, sıra çevirmenin ücretine gelince pazardan limon satın alıyormuş gibi bir tavırla tutarları çok yüksek buluyorlar.

Tabii çok düşük ücretlerle çalışmayı kabul eden, ya da çakallık yapıp “abi en ucuzu bizde”, felsefesiyle çalışan çeviri bürolarının da çevirmenin değerini çok düşürdükleri bir gerçek. Bunların önüne geçilmesi için kanımca odalar gibi çalışan bir kuruluş ve belli birtakım yasal tedbirler gerekli.

  1. Önerileriniz/Eklemek İstedikleriniz

Muhtemelen bu görüşüme çok kızan olacak, ama ben çevirmenlik eğitiminin üniversite ortamında verilen bir eğitim olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yurt dışında da bu görüş yaygın. Hatta Almanya’da bu eğitimleri üniversitelerden kaldırıp meslek okullarına aktarmak ya da 4 yıllık başka bir uzmanlık alanında okuyan ancak yabancı dil ve kültür bilgisi ileri düzeyde olup kendi uzmanlık alanında çevirmenlik yapmak isteyen öğrencilere sertifika programı olarak sunulması bile düşünülmektedir. Alanın uzmanı bir çevirmen de sanırım ideal bir durum olurdu.

Teşekkür ederim.

Doç. Dr. Hülya Kaya

Doç. Dr. Hülya Kaya

Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Batı Dilleri ve Edebiyatı, Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerinde yapmıştır. Doçent unvanını almış olup Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Anabilim Dalının kurucularındandır.

Bölüm: Akademisyen Gözünden Çeviri ve Çevirmenlik

Çeviri Kitabı

 

Tags: