Sevgili Okuyucularımız,

Şayet öğretmenlik mezunu iseniz, formasyon alıyorsanız veyahut bunlardan herhangi birine başlamış ya da başlamak üzereyseniz işte, bu yazımız tam da size göre. Şayet “Özel sektörden sıkıldım ve devlete geçmek istiyorum fakat süreç nasıl oluyor?” diyorsanız veya “Seneye KPSS’ ye gireceğim lakin kimse şu mülakatı adam akıllı tane tane anlatmıyor!” diyorsanız yine hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Öğretmenlik mülakatına girmiş ve atanma sevincini yaşamış birinden adım adım mülakatı anlatmasını talep ettik ve bizleri kırmadı. Gizli öznemizin başından geçenleri sizlerle paylaşmaktan büyük bir onur duyuyor ve aklınızdaki tüm sorularınızı cevaplandırmasını diliyoruz.

Sevgili Elif Hanım. öncelikle hoş geldiniz. Bildiğiniz üzere, Türkiye’de eğitime gönül vermiş ve gençlere yardımcı olmak için karşılık beklemeden uğraşan, atölyeler yapan ve toplantılar düzenleyen bir ekibiz biz. Sizin de bu zincire sağlam bir halka takmanızı istiyoruz. Biliyoruz ki ne kadar internet üzerindeki forumlardan araştırıp okunsa da elbette ki akıllarda birçok soru işareti kalıyor. Sizin de aklınızda zamanında kaldığı gibi. Gençler için mikrofonu size uzatmak istiyoruz. Lütfen bizlere biraz kendinizden bahsedip nasıl buralara geldiğinizi ve neler yaşadığınızı kendi gözünüzden, dilinizden anlatır mısınız?

Öncelikle herkese merhaba!

Ben sonradan pedagojik formasyon eğitimi almış bir mütercim tercümanım. Uzun yıllar özel şirketlerde çalıştım fakat artık çok yorulduğum için devlete geçmek istedim. Elbette tercümanlığı bırakmayacağım fakat önceliğim yeni nesillerin eğitilmesi olacak. Almanca öğretmenliği için KPSS (Genel Kültür, Genel Yetenek + Eğitim Bilimleri) ve YDS (Almanca) sınavlarına girip buradan elde edilen puanların KPSS P120 puanına dönüştürülmesiyle oluşan başarı puanı ve sıralamaya göre mülakata davet ediliyoruz. Örneğin diyelim ki MEB tarafından belirtilen zümre açık öğretmen kontenjanı 90 kişi olsun, mülakata bunun üç katı kadar aday çağrılır ve bunların sırayla ve randevuyla sözlü olarak bilgi yoklaması yapılır.

  • Mülakata giderken kesinlikle kimlik belgenizi ve mülakat giriş belgenizi yanınızda götürmelisiniz.

Öncelikle, mülakat için öğretmenlik vasıflarını taşır davranışlarda bulunmak ve kılık kıyafet yönetmeliğine uygun şekilde giyinmek esastır. Ben siyah takım elbise giyip siyah oxford ayakkabıdan yana tercihimi kullanmıştım ve içine de beyaz gömlek giymiştim, örneğin. Ellerime oje sürmemeye, topuklu ayakkabı ve dar panyolon giymemeye özen gösterdim. Saçımı da at kuyruğu yapmıştım. Nişan yüzüğümden başka takı yoktu üzerimde ki bunlar puanlamada artı veya eksi değer görmektedir.

İstanbul Bahçelievler’de bir lisede mülakata girmiştim. Belli tarihlerde sabah ve akşam mülakatlar yapılıyor. Benimki 14:00 oturumunda 6. Kurul idi. Genelde mülakatların ilk günü en yüksek puanlılar girer sonraki günlere doğru da puan sıralamasına göre girilir. Mülakat saati geldiğinde adayları içeri almaya başlarlar. Her kurulun görüşeceği kişileri ayrı bir bekleme salonuna alırlar ve bir çığırtkan (?) elindeki listeye göre sıra sıra kişileri mülakat odasına çağırır ki bu liste puan sıralamasına göre hazırlanmış bir listedir.

Ben dördüncü sırada çağrılmıştım. Benden önceki arkadaş içerideyken beni mülakat odasının (sınıfının) kapısı yanındaki sandalyeye aldılar. Yaklaşık 15 dakika sürdü ve çığırtkan tarafından içmem için su bile ikram edildi. İçerideki arkadaş çıktığında bir dakika kadar bir bekleme süresi oldu. Sonra adımın içeriden söylendiğini duydum. ‘-Elif Hanım gelsin lütfen.’

İçeri girerken ceketimin önümü ilikledim ve kapıyı tıkladım. İçeride üç görevli var idi. Bir tanesi bana bir liste gösterip adımın yanına imza atmamı istedi. O sırada diğerleri kimliğimi istediler. Onlar oturun demeden oturmadım. İmza işleminden sonra üst üste dizilmiş zarflar içerisinden bir tanesini çekmemi söylediler. Aralarında elimi gezdirip bir tanesini çektim ve ‘komut’ bekledim. Buyurun oturun dendi. Otururken ceketimin düğmesini açtım. Ellerim masanın üzerindeydi ve hiç birbirine bağlamadım. Sadece konuşurken ‘Merkelsraute’ yaptığım oldu. Oturduğum yer bir sınıf sırasıydı. Ortaya bir tane sıra koymuşlar ve önünde masası da vardı, yani kollarımı koyabilecektim. Bu beni rahatlattı. “Zarfı açınız ve ilk sorunun başındaki kodu okuyunuz ve ardından birinci soruyu okuyunuz.” dediler. Burada yüksek sesle ve güzel Türkçe ile (noktalama-imla) okumak puan getirecektir. Dört adet soru ile karşılaştım. Bunlardan ikisi rehberlik, biri gelişim psikolojisi, bir diğeri ise genel kültür sorusu idi. Rehberlik sorularının ucu açık idi. Fakat dört tanesini söyleyiniz gibi talepleri vardı. Soruları kendimce yanıtladıktan sonra bir diğerine geçerken hep izin istedim ve yanıtımın onlar için kafi olup olmadığını sordum. Onay aldım. Konuşurken soru kağıdını da imzalamamı istediler. Yine konuşurken jest ve mimiklerimi kullanmaya dikkat ettim.

Görevlilerden biri hiç yüzüme bakmadı önünde puanlama yaptı; ortadaki hep yüzüme baktı ve iletişimi o kurdu, çok güler yüzlü ve sevecendi; bir diğeri ise ellerini başına koyup ayakları uzanık vaziyette oturuyordu. Sanki biri sessiz öğrenciyi, diğeri çalışkan ve ilgili olanı bir diğeri ise ilgisiz öğrenciyi oynuyordu. Konuşurken ne kadar sizle ilgilenmeseler de siz onların bakışlarını yakalamaya çalışın, göz göze gelip gülümseyin.

Sorular bittikten sonra birkaç ek soru sordular, soruların ucu açık idi. Güler yüzlü olursanız ve olması gerektiği şekilde saygılı ve kendinizden emin şekilde konuşursanız iyi bir puan alırsınız. Zaten Türkiye’nin böylesine ihtiyacı var. Kalkınız denmeden kalkmadım. Kalktığımda ceketimi ilikleyip kimliğimi almak için masaya gittim. Dik bir şekilde kendimden emin yürüdüm. Kendilerine teşekkür ederek, kolaylıklar dileyerek sınıftan ayrıldım. Oradayken benimle ilgili kişisel sorulara hiç girmediler, puanımı sormadılar, zaten mülakat giriş belgemde yazıyordu. Akışına bıraktım. Ben de onlara bir şey sormadım çünkü bir şeyler sorulması gereken bendim. Şimdi ise atanmış bir öğretmenim. :)

Teşekkür ederiz, daha nice gencin hayatına dokunmak dileğiyle.


Görseller: Google

Tags: