Her ülkenin mimarisinde, sanat ve kültüründe sarayların özel bir yeri vardır. Saraylar ülkenin imkanları en elverişli kişisi olan hükümdar tarafından yaptırıldığı için başka yapılara nazaran daha görkemli, daha sanatlı ve daha konforlu olacaktır. Saraylar, bir ülkede en elit grubu oluşturan hükümdar ve yakın çevresinin yaşam düzeyi hakkında fikir vereceği gibi hükümdarların dünya görüşlerinin, ülkenin sanat ve kültürünü yönlendirmedeki etki paylarının ne olduğu hakkında da fikir veren yapılardır.​

Osmanlı hükümdarlarının oturdukları binalara ”Saray-ı Hümayun” denir. Hümayun kelime anlamı olarak ‘padişaha ait olan’ demektir. ​Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle İstanbul, padişahların yeni gözdesi haline gelmiştir. Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra buraya bir saray yaptırmaya karar verir ve ilk saray olan  ”Saray-ı Atik” i 1454 yılında inşa ettirir.

Padişahın Sarây-ı Atîk-i Âmire’yi ziyaretini tasvir eden bir minyatür

Eski Saray Beyazıt’ta, bugünkü İstanbul Üniversitesinin bulunduğu yerde inşa edilmişti. Fatih Sultan Mehmet, Eski Saray’da 1475 yılına kadar oturur ve 1475’te o zamanlar bir zeytinlik halinde bulunan Sarayburnu sahasına Yeni Saray’ı yani bugünkü Topkapı Sarayı’nı  inşa ettirir. Eski Saray bundan sonra eski padişahların valideleri, eşleri ve gözdeleri için kullanılmıştır. İnşa edilen Yeni Saray dört asır boyunca padişahlara ev sahipliği yapacaktır.​ Osmanlı sultanları saraylarını, Fatih’in ilk inşa ettirdiği saraydan 19.yüzyılda inşa edilen saraylara kadar ahşap inşa ettirmiştir. Türklerin sarayının 19.yüzyıla kadar ahşap inşa edilmesi toplumsal ruh halinin göstergesidir.  ​

Avrupalı  ressamların resim ve gravürlerinden, Osmanlı saray yapılarının dünya konut mimarisinden çok farklı bir gelenek olduğunu görüyoruz. Anadolu’ da 18.yüzyılda kırsal bir ortamda bile olağanüstü bir konut mimarisi olduğunu yine Avrupalı ressamların tasvirlerinden görüyoruz. Yerel malzeme ve teknik konut mimarisinde yerel gelenek sürmüş ancak özellikle Batı illerinde ve Balkanlar’da yerleşmeler yoğunlaştıktan sonra ahşaba dayalı konut mimarisi gelişmiştir. Anadolu’ da değişik malzemelere dayalı yapı teknikleri yöresel özelliklerini korumuştur. Fakat bugün bahsettiğimiz ”Osmanlı Mimarisi” başkentte kurulduğu için, sultanın istediklerini karşılayacak yapı tipleri İstanbul’da yapılmıştır. İstanbul’da ahşap konut mimarisinin bu kadar yaygın olmasının sebebi, batı bölgelerde gelişmiş ahşap konut mimarisidir. Ahşabın bu kadar yaygın kullanılmasının bir başka sebebi de çok hızlı inşa edilmesidir.  

AYNALIKAVAK SARAYI (TERSANE SARAY-I HUMAYUNU)

İlk tersanenin Fatih çağından başlayarak kurulmasına paralel olarak Haliç’in içine doğru uzanan koru alanı sultanlar için bir hasbahçe olarak düzenlenmeye başlamıştır. İstanbul’un fethinden sonra tarihi yarımadanın güneyinde, Bizans devrinde de tersane olarak kullanılmış olan Kadırga limanı bir süre için kullanılmaya devam etmiş, daha sonra Fatih, birkaç gözden meydana gelen yeni bir tersane inşa ettirmiştir.​

XVII. yüzyıla ait bir yazma eserde Aynalıkavak Sarayı’nın minyatürü

I.Selim döneminde Akdeniz’e doğru başlayan yayılma hareketlerinin neticesinde Fatih’in yaptırdığı tersaneye ilaveler yapılarak genişletilmesi kararı alınmış, I.Süleyman döneminde de tersane ve müştemilatı bir hayli genişletilmişti.​ 1571’den sonra daha fazla gemi yapılabilmesi amacıyla Tersane Bahçesi’nden bir miktar yer ayrılıp sekiz gemi inşasına uygun sekiz kemerli bir tersane yapılmıştır. Tersanenin bu gelişimi ve diğer dönemlerdeki konumu, XX. yüzyıla kadar çevresini ve buradaki yapılaşmanın yönlenmesini önemli ölçüde etkilemiştir.

Aynalıkavak Kasrı

​Tersane Hasbahçesi’nde yapımı belgelenebilen ilk kasır, I.Ahmed dönemine (1603-1617) denk gelmektedir. Hasbahçe’nin tarihsel süreci içinde oluşan yapılaşma, I.Ahmed döneminde hız kazanmış, eklentilerle genişleyerek Tersane Sarayı’nın oluşumunu hazırlamıştır.​ Bu saraya ait birçok köşk ve diğer yapı 1805 tarihli bir keşif belgesine göre hala ayaktadır. Fakat bu saray Eyüp’te Mihrişah Sultan Külliyesi yapılmaya başlanırken sökülmeye başlamış ve giderek tersanenin bünyesine katılmış, bütün saraydan sadece III.Selim yapısı olan bugünkü Aynalıkavak Kasrı kalmıştır.​

KÜÇÜKSU (GÖKSU) KASRI

Küçüksu Kasrı

III. Selim’in Ruznamesi’nde adı Göksu Kasrı olarak geçer. Büyük olasılıkla I. Mahmud’un Sadrazamı Divitdar Mustafa Paşa tarafından sultan için yaptırılmıştır.​ Dönemin önemli yapılarından olan bu kasır iki bölümlüydü ve denize dik uzanan bölüm tek; bunun arkasında denize paralel uzanan bölüm ise çift katlıydı. 17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yoğun bir yapılaşma izlenmektedir. Sultan I. Mahmud (1730-1754) döneminde Divitdâr Emin Mehmet Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan II. Mahmut (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır. Sultan Abdülmecit (1839-1861) dönemi, özellikle saray ve kasır mimarlığında Batılı biçimlerin tercih edildiği yıllardır. Sultan Abdülmecit, Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu alanda eski ve ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır.  ​

KÖÇEOĞLU YALISI

Köçeoğlu Yalısı-Bebek

İstanbul’da 1940’lı yıllarda yıkılan Köçeoğlu Yalısı 18.yüzyıl konut mimarisini çağımıza kadar getiren en önemli sivil mimari örneklerinden biriydi. Yalının ilk sahibi eski Sadrazamlardan İçelli Ahmet Paşa’nın oğlu Abdurrahman Paşa’ydı. Sonradan bu büyük sahilhaneyi Köçeoğlu ailesi satın almıştır.​ Geniş bir arazi üzerinde inşa edilen yalının ön cephesi cadde üstünde bulunuyordu. Bu cephe harem kısmında ikinci katları konsollarla tutturulmuş üç bölük halinde görünüyordu.​ Bina; geniş sofalardan, odalardan, divanhanelerden oluşuyordu. Ahşap oyma tavanları dikkat çeken kısımlarıydı.

KAYNAKÇA

Öne Çıkan Görsel

Arslan,  Necla,  ”Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Beşiktaş Sahilinde Saray Yerleşimi” ,  Milli Saraylar 1994/1995 İstanbul,  TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını,  İstanbul,  1996. Cezar,  Mustafa,  ”XIX. Yüzyılda Neden Batı Tarzı Saray?”,  Milli Saraylar 1993 İstanbul,  TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını,  İstanbul,  s. 8-18. ​ Eldem,  Sedat Hakkı,  Köşkler ve Kasırlar,  II,  Devlet Güzel Sanat Akademisi Yayını,  İstanbul 1969.​
Kuban,  Doğan,  Kaybolan Kent Hayalleri Ahşap Saraylar,  Yapı Endüstri Merkezi Yayınları,  İstanbul 2001.  Öner,  Sema,  Aynalıkavak Kasrı,  TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını,  İstanbul 1994. ​
Şehsuvaroğlu,  Haluk,  İstanbul Sarayları,  TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Yayını,  İstanbul 2011.  ​​

Tags: