Bu yazımızda, Yaşar Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü 4. Sınıf öğrencileri olarak 3. TÜÇEB Ulusal Çeviribilim Öğrenci Çalıştayı için hazırladığımız sunumdan ve bu sunum hazırlarken geçtiğimiz süreçlerden bahsedeceğiz.
Nasıl başladı?
Geçen sene Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşen çalıştay için bildiri toplanırken biz “çalıştayda bir sunum yapmak mı?” şeklinde tereddüt ve endişeyle karışık bir ruh hali içerisindeydik. Daha sonra dinleyici olarak ilk kez katıldığımız çalıştaydan sonra biz de yapabiliriz fikri oluştu kafamızda. Tabii o sıralarda ne konumuz ne de nasıl sunacağımız hakkında en ufak fikrimiz yoktu.
Bunların yanı sıra bir yandan da çalıştayın bu sene İzmir’de gerçekleştirilebilmesi için uğraşıyorduk. Dolayısıyla çalıştaya 3 ay kala hala konumuz belli değildi. Aklımızda Argo ve Sokak dilinin çevirisi gibi farklı farklı projeler vardı ama henüz bir karar vermemiştik.
Konunun belirlenmesi
Biz fellik fellik konu düşünürken imdadımıza akademisyenlerimizden Duygu Tümer yetişti. Avrupa Birliği Bakanlığı ile iki sene boyunca ortak yürüttüğümüz AB Müktesebatı Çevirisi Projesi hakkında sunum yapabileceğimizi söyledi. Bu projenin sürecine bizzat tanıklık ettiğimizden ve konuya hakim olduğumuzdan dolayı bu konuyu seçtik. Ancak takdir edersiniz ki konu Argo ve Sokak dili çevirisi kadar ilgi çekici değil. Dolayısıyla bir yandan da bu konuyu nasıl ilgi çekici hale getirebiliriz diye düşünmeye başladık.
Konu
Bahsettiğimiz bu projede edindiğimiz tecrübeleri ve proje sürecini anlattığımız bu konuda aldığımız teorik eğitimin yanında pratiğin de ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istedik. Bu amaçla projeye ek olarak Pelin’in Avrupa Birliği Bakanlığında yaptığı stajı da konuya dahil etmeye karar verdik. Böylece başlığımızı “Akademi- AB Bakanlığı İşbirliği: Bir Proje ve Staj Değerlendirmesi” olarak belirledik.
Sunuma hazırlık süreci
Başlığımızı kesinleştirdiğimizde çalıştaya 2 ay kadar süre vardı. İlk yaptığımız şey oturup sunum için yapılması gereken işlerin bir listesini çıkartmak oldu. Örneğin: Powerpoint’in hazırlanması, konunun aramızda dağılımı, metinlerin hazırlanması vs. Öncelik sırasına göre kendimize bir program hazırladık ve yapılması gereken her bir iş için tarih belirledik. Hazırladığımız programa 2 metin düzenlemesi ve 3 prova sıkıştırabildik.
İlk hazırladığımız metinler konusu itibariyle biraz uzun ve sıkıcı oldu. Zaten kendimizin de sıkılarak anlatacağı bir sunum yapmak istemediğimizden üslubu biraz daha sade tutmaya çalıştık. Tabii kafamızı metne gömüp tüm sunum boyunca kağıttan okumak bir hayli sıkıcı olacağından ve sunumun biraz sohbet havasında geçmesini istediğimizden dolayı metnimizi doğal konuşma havasında hazırladık. Yaptığımız ilk provada sunumumuzun uzunluğu 25 dakikaydı. Bu yüzden metnimizin bazı yerlerini kırpmak zorunda kaldık. Tüm düzenlemeler ve provalar bittikten sonra artık sahneye çıkmaya hazırdık.
Sunum günü
Ne olur ne olmaz diye ( ve biraz heyecandan dolayı) sunumdan yaklaşık bir buçuk saat önce çalıştayın gerçekleşeceği salona geldik. Sahneye sunumdan önce çıkmak insanı oldukça rahatlatıyor. Hem ortama aşina oluyorsunuz hem de sunumunuzla ilgili son teknik detayları kontrol etmeniz için bir şansınız oluyor. Sahnede son bir prova yaptıktan sonra bir kahve alıp bekleyemeye başladık. Kendi oturumumuzda 4. Sıradaydık. Bu aslında bizim için büyük bir avantajdı çünkü ilk konuşmacı olmanın her zaman ekstra bir heyecanı vardır. Sunum zamanı gelip çattığında ise ilk 10 saniye çok heyecanlanıyorsunuz daha sonra vaktin nasıl geçtiğini, sunumun ne zaman bittiğini bile anlamıyorsunuz. Konuşmamız bittikten sonra ilk oturum da bitmişti ve sahneden indiğimizde bizi tebrik etmek için neredeyse bütün değerli hocalarımız ve arkadaşlarımız yanımıza geldi. Gerek kendi okulumuzdan gerek diğer okullardan gelen akademisyenlerimiz, arkadaşlarımız ve tanıdıklarımızdan aldığımız övgü dolu yorumları duydukça koltuklarımız kabardı. Hissettiğimiz o gurur, tüm koşuşturma ve yorgunluğu unutturdu bize.
Toparlamak gerekirse
Bir öğrenci çalıştayında sunum yapmanın göz korkutucu olmadığını, her bir sürecin bizlere neler katabileceğini birebir görmüş olduk. Yapılması gereken, birazcık cesaret etmek ve işe koyulmak. Gerisi ise çorap söküğü gibi geliyor ve sonunda “zor değil, işte başardık!” diyebiliyorsunuz. Kazandığınız tecrübeler, çalıştay sırasında her öğrencinin emek vererek hazırladığı sunumlardan edindiğiniz bilgiler ve işin sonunda aldığınız övgüler büyük bir avantaj olarak size geri dönüyor.
Hazırladığımız sunumda da büyük emeği geçen değerli Hocamız Aslı Selcen’e ve konuyu belirlememizde bize yardım eden değerli Hocamız Duygu Tümer’e de teşekkür etmeden olmaz tabii.
Son olarak bizleri destekleyen ve sunumumuzu sabırla dinleyen herkese teşekkürlerimizi sunarız.

Pelin Kıldiş – Özgün Eren

Tags: