Gelişen teknoloji her alanda kendini gösterirken, çeviri alanında da yeniliklerin hız kesmeden devam ediyor olması bizleri şaşırtmıyor.

Gelinen nokta o ki, günlük hayatta akıllı telefonlarımızı bir metnin/kelimenin üzerine odaklayarak metni/kelimeyi istenilen pek çok hedef dilde görebilmemiz artık Google çeviri hizmetleriyle mümkün.

Sadece telefonlar değil; bazı diğer makineler de içeriği algılayarak yazının tam karşılığıyla da benzer bir anlam ile kullanıcıya sunuyor. Amacı, sıfır hatayla ve en hızlı şekilde çeviri yapmak olan bu cihazlar, her yere taşıyıp kullanılabilecek küçüklükte üstelik.

Çeviri yazılımlı programlar, gelişen teknolojiyle, son yıllarda büyük bir yol katetti. Haliyle kimi iş için kimi günlük aktivitelerinde pek çok kişi makine veya bilgisayar destekli çeviri teknolojilerine yöneldi.

Peki bu gelişmeler dünya çapında dil öğrenimini nasıl etkileyecek? Geleneksel dil öğrenme metotlarına talep düşecek mi? Yabancı dil öğretmenlerine ihtiyaç duyulmayacak ya da azalacak mı?

En çok kullanılan çeviri servislerinden birisi, tahmin edeceğiniz gibi, Google Translate. Ve Google istatistiklerine göre, dünya genelinde 103 dili kapsayacak şekilde her yıl milyonlarca çeviri yapılıyor bu sitede. Ayrıca her ne kadar göz önünde olmasa da internet sitelerini, telefonlardaki programların yazılımlarını ve cihaza sözlü olarak iletilen içerikleri çevirmek de Google Translate’in hizmetleri arasında.

Google’ın yöneticisi Sundar Pichai, son gelişmelerden bahsederek şirketin, son birkaç yıl içinde makine çevirisine dair önemli gelişmeler kaydettiğini belirterek şöyle devam etti; “Google ilk dönemlerde, ‘öbek öbek çeviri’ olarak da adlandırabileceğimiz, cümleden ziyade sözcük gruplarının çevirisine odaklanan bir yöntem kullanıyordu. Bu yöntemde, söz konusu ileti anlaşılabiliyor ama doğal durmuyordu. Şimdi ise çok daha iyi sonuçlar elde edebileceğimiz yeni bir modele geçiliyor. Kişisel öğrenime dayalı uçtan uca öğrenim çevirisi sistemimizi geçenlerde tanıttık. Bu gelişmeyle birlikte artık söz öbeklerini değil; cümlenin tamamını ve verilmek istenen mesajı baz alan bir sistem söz konusu.

“Nöral bilgisayar çevirisi” olarak da bilinen yeni sistem, kullanılan dil açısından en insansı/gerçekçi çeviriyi üretebilecek kadar büyük miktarda veri içeriyor. Pichai, Google Translate’in bu yeni versiyonunun neredeyse insan kaynaklı çeviriye yaklaştığını belirtiyor. Uygulama, hem yazılı hem de sözlü olarak anında çeviri hizmeti sunuyor.

Google, çeviri programlarını Yapay Zeka Teknolojisi kullanarak geliştiriyor. Diğer pek çok şirketin de üzerinde çalıştığı Neural Machine Translation sistemi, ‘derin öğrenme’ olarak bilinen “Deep learning” metoduyla mümkün.

Derin öğrenme ağı, işlemler için bilgisayara çok miktarda veri sığdırır. Daha sonra bilgisayar, kelimeleri ve cümleleri içeren farklı yapıları organize etmek ve nasıl tanımlayıp ileteceğini belirlemek için algoritmalar (işlem dizileri) kullanarak çeviriyi tamamlar.

Uzun yıllardır bilgisayar destekli çeviri programları kullanan Philipp Koehn (Johns Hopkins Üniversitesinde eğitim gör.), tüm çeviri sistemlerinin benzer şekilde çalıştığını ve programların, zamanla, pek çok dile ait milyonlarca çeviri yapabilmeyi öğrendiğini söylüyor.

Bilgisayar destekli çevirinin önemli yol katettiğini kabul eden Koehn, makinelerin insan gücüne ulaşabilmesi için daha çok yol alması gerektiğini ifade ediyor.

“İnsan beyni seviyesinde çeviri yapabilecek kalitedeki gelişmelerin takipçisiyim. Ve belirtmeliyim ki, bu konuda çözüm bekleyen pek çok sorun var. Makine çevirisini, en iyi ve gerçekçi seviyeye getirebilmek için yapay zeka ve anlamaya dayalı tüm problemlerin çözülmesi gerekiyor ve buna yakîn olduğumuz da söylenemez.” diyor Koehn.

Koehn, ‘Moses’ adlı bir çeviri sisteminin yapımında rol alıyor aynı zamanda. Facebook ve Amazon gibi büyük şirketlerin kullandığı bu servisin yanı sıra nöral bilgisayar çeviri metotları üzerinde de çalışıyor.

İnsanların şu anda internet sitelerinde ve sosyal medya sayfalarında hızlı bir çeviri beklentisinde olduğunu belirten Koehn, çeviri programlarına dair gelecek inovasyonların da bu gelişmelerin kolay ulaşılabilirliğinin de insanların dil öğrenme zorunluluğunu ortadan kaldıramayacağını vurguluyor.

Sınırların birbirine hep açık olduğu, insanların sık sık ülkeler arası seyahat yaptığı ama farklı dilleri konuştukları Avrupa örneğini veriyor Koehn. Hemen hemen her içeriğin turistler için farklı dillere çevrilme zorunluluğunun, aslında dil çeşitliliğini de koruduğunu ifade ediyor.

Amerikan konseyi yöneticisi Marty Abbott da buna katılıyor ve ekliyor; “Teknolojinin aksine, öğretmenler farklı ve yeni kültürler arasında öğrenciler için köprü görevi üstlenebilirler.”

Abbott, pek çok kişinin dünyanın dört bir yanından insanlar arasında dilsel ve kültürel bir geçiş görevi üstlenebilmek için bir veya daha fazla yabancı dil öğrenmeye çalıştığını; ve genellikle başlangıç olarak Google Translate kullanmalarına rağmen öğrenim ve bilgilerini daha sonraları sınıf ortamında genişletmeye karar verdiklerini belirtiyor.

Bilgisayar çeviri programlarının, dil öğretimi konusunda öğretmenlere yardımci araçlar olduğunu ifade eden Abbott, “Öğrencilerin çevirilerinin doğruluğunu kontrol etmek ya da yanlışlarını analiz edebilmek adına öğretmenler de Google Translate kullanıyorlar. Böylelikle Google Translate, sınıf ortamında da faydalı bir araç olabiliyor.” dedi.

Yani öğrenciler kendilerini geliştirmek adına çeviri makineleri ve programlarından yararlanabiliyorlar ama hiç bir teknoloji, bir öğretmenin sağladığı kaynak ve yardımın yerini alamıyor.

Araş.gör. Koehn’un da söylediği gibi; hemen her dilde çeviri yapabilen makineler gün geçtikçe gelişmeye devam ediyor. Belki yakın zamanda, iletişim kurabilme ve tepki verebilme gibi özellikleri de olacak. Ama makineleri başlı başına insanmış gibi gerçek birer kaynak olarak görmek için daha çok uzun yolumuz var.

Yazımıza kaynaklık eden metnin yazarı Bryan Lynn konuyu şu şekilde özetliyor; “Karşınızda gerçek bir partneriniz varmışçasına sizinle mantıklı bir iletişim kurabilecek ve insanın yerini alabilecek bir makineye sahip olmak, şu an için sadece bilim kurgudan ibarettir.”

Bir başka önemli husus; gelişen çeviri teknolojisi ve bu teknolojinin getirisi olan çeviri araçları, ancak biz çevirmenlerin kontrolünde olduğu sürece başarılı olacaktır. Günlük aktivitelerde yardımcı olacak araçlar ve programlar her ne kadar kolaylık sağlasa da; yeri, makine ve programlarla doldurulamayacak pek çok alan yine çevirmenlere ihtiyaç duyacaktır. Buna en güzel örnek olarak edebiyat çevirileri ve yerelleştirmeleri verebiliriz. Yeri geldiğinde yılların birikiminin bile eksik kalabildiği bu alanlarda, çevirmenler önemini daima koruyacaktır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; çeviri teknolojilerinin gelişimi, kendi bacağımıza sıkmak değil; aksine, kıymetimizin ve kalitemizin ortaya çıkması açısından bizler için artı bir olaydır.

Kaynak

Tags: