Kendinizi hiç farklı bir dil konuşurken başka bir insanmış gibi hissettiniz mi? Ya da Türkçede kullanamadığınız argo bir kelimeyi ikinci dilinizde daha rahat şekilde söylediğiniz oldu mu?

Cevabınız eğer evet ise ve sebebini tam da şu anda düşündüyseniz, sizi böyle alalım. :)

Gün geçtikçe araştırmalar, dilin iletişim aracından daha fazlası olduğunu gösteriyor. Konuştuğunuz dil, kararları nasıl verdiğinizden renkleri nasıl algıladığınıza kadar ya da insanlarla nasıl iletişime geçtiğinize kadar tüm düşünme sisteminizi etkiliyor. Araştırmalara göre konuştuğunuz dil kişiliğinizi de değiştirebilir.

Yeni bir dil öğren ve yeni bir ruhun olsun” — Çek atasözü

Kişiliğin konuşulan dille olan ilişkisi uzun zamandır tartışılıyor ve cevap neredeyse her zaman aynı. 21. yüzyılın başında dil bilimci Jean-Marc Dewaele ve Aneta Pavlenko iki dilli 1039 kişiyi inceledi ve %65’inin farklı bir dil kullandığında kendilerini farklı bir insan gibi hissettiklerini saptadı.  2006 yılında Connecticut Üniversitesi Sosyal Psikoloji bölümündeki yardımcı profesör Nairan Ramírez-Esparza ve ekibi tarafından, iki dilli İngilizce ve İspanyolca konuşurlara dışa dönüklük, anlaşılabilirlik, açıklık, dürüstlük ve nevrotiklik olmak üzere beş önemli karakter özelliğini saptadıkları bir test yapıldı. Katılımcılar testi İngilizce yaptığında dışa dönüklük, anlaşılabilirlik ve dürüstlük gibi konularda İspanyolcadan daha fazla skor elde ettiler.

Bu beş özellik daha önce Amerika ve Meksika’da tek dilli bireylere yapılmış bir testin sonucuna göre belirlenmiştir. Araştırmacılar karakter değişikliğinin sebebinin kültürel farklılıklar olabileceğini düşünüyor. İngilizce konuşurlar daha bireyci oldukları için dışa dönüklük ve anlaşılabilirlik konularında daha yüksek skorlar elde ediyorlar. Meksika gibi kolektif kültürlerde ise toplumsal çıkarın kişisel tatminden daha önemli olduğu görülüyor.

1964’te Kaliforniya Berkeley Üniversitesinde toplumdilbilimci olan Susan Ervin farklı bir yol izledi ve Amerika’da yaşayan iki dilli 65 Fransız bireye bir dizi illüstrasyona bakmasını ve her birini 3 dakikalık hikayeler şeklinde yazmasını istedi.  Bir oturum tamamen İngilizce olarak yürütülürken diğeri Fransızca olarak gerçekleştirildi.

New Republic raporlarına göre, iki öykü grubu karşılaştırıldığında bazı konusal farklılıklara rastlandı. İngilizce hikayeler daha çok kadın başarısı, ebeveynlere karşı fiziksel ya da sözlü şiddet, suçlamadan kaçma girişimlerini konu alırken fransızca hikayeler büyüklerin baskısı, suç ve akranlara karşı sözlü saldırı konularını içeriyordu.

Her ne kadar yeni diller öğrendikçe yeni kişilikler edinip edinmediğimize dair tartışmalar hararetle devam etse de, iki ya da çokdilli olanlar farklı bir dil konuşmanın kendilerini farklı bir insana dönüştürdüğünü sık sık hissediyor. Örneğin Jacques(Jacques’ın ailesi gizlilik gerekçesiyle isminin değiştirilmesini talep etti.) on iki yaşındayken annesi onunla sadece Fransızca konuşmaya başladı, babası ona sadece Yunanca sesleniyordu ve Paris’te İngilizce eğitim veren bir okula gönderildi.

“Yunanca’da kendimi daha kaba ve saldırgan, Fransızca’da daha açık ve net, ve İngilizce’de daha yaratıcı ve derinlikli hissediyordum sanırım” diyor Jacques. “Konuşurken farkı gerçekten hissetmiyorsunuz ancak sonrasında belli oluyor.”

Tüm bu araştırmalar ve Jacques’in olayı bazı ilginç soruları da beraberinde getiriyor. Hangisi gerçek sensin? Eğer farklı bir dille doğsaydın, bambaşka bir insan mı olurdun?

Tüm bu sorulara kesin bir yanıt alınamasa da gayet açık olan şu ki konuştuğunuz dilin karakteriniz üzerindeki etkisi yadsınamaz.


Kaynakça

Curiosity| Languages and Personality

Medium| Farklı Diller ve Kişilikler

Metin içi görsel: Flickr.com

Tags: