Çeviri ve çevirmenlerin tarihte ortaya çıkış hikâyesi, pek çok rivayete göre değişiklik gösterse de bulunan her yeni eserde, yapılan her iddialı yorumda mesleğimizin geçmişten bugüne nasıl bir önem taşıdığı ve yeri geldiğinde tarihe nasıl yön verdiği hep ilgimizi çekmiştir. Aşağıda yer alan ve Mısır’a ait kabartma sanatıyla hazırlanmış eser, firavun Horemheb’in mezarındaki duvar süslemelerinin bir parçasını oluşturuyordu. MÖ 1330’lara dayandığı tahmin edilen kabartma, günümüzde, Hollanda’daki Leiden Ulusal Arkeaoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

kaynak: http://2.bp.blogspot.com/_x6Esk5tpsJs/TDG8diY0NiI/AAAAAAAAAO4/Y_zX0aHwxq8/s1600/Horemheb001.jpg

Horemheb, halk tabakasında sıradan bir vatandaşken Mısır ordusunda generalliğe kadar yükselebilmiş ve nihayetinde firavun olabilmiş oldukça zeki bir insandı. Söz konusu görselin gönderme yaptığı yıllarda Horemheb, henüz çok genç olan firavun Tutankamon saltanatının vekili konumundaydı ve dış ilişkilerde söz sahibiydi. Dönemin yaygın inanışları doğrultusunda, dağ insanları ve bedevilerin lanetinden korunmak için firavuna başvuran Suriyeli ve Lübnanlı insanlara, firavunun sözlerini iletmekle görevli Horemheb, bu görevi, Memphis’teki çevirmenler aracılığıyla yerine getiriyordu. Bu tasvirde sırayla konuşmacı ve dinleyiciye dönerek iletişimi sağlayan çevirmeni görüyoruz. Görev sırasında bir çevirmenin, tarihte bilinen ilk tasviri olma özelliğini taşıyor bu eser…

Mısırlılar, geçmişte kültürel açıdan gelişmiş bir millet olmakla birlikte diğer uluslara, tabiei caizse, tepeden bakıyorlardı. Diğer ulusları ve onların dillerini uygarlıktan uzak buluyor; uğursuzluk ve hastalıkla bağdaştırıyorlardı. Durum böyle olunca da çevirmenlerin toplumsal, kültürel ve dilsel iletişim ve kaynaşma sağlaması, onlara çok özel bir rol veriyor ve “çevirmen ve doktor” unvanı kazandırıyordu. Aralarında Mısır’ın sınır bölgelerinde yaşayan iki dilli çevirmenler de bulunuyordu. Örneğin, Kuran’da ve İncil’de adı geçen ve bir Yahudi olan Joseph (Yusuf), hem Mısır dili hem de İbranice bilen bir çevirmen ve Mısır hükümdarıydı.

Konumuzun odağına dönecek olursak, Mısır’ın Sakkara adlı bölgesinde bulunan mezarın 19.yy.’da yağmalanması ile birlikte içinde bu kabartma sanatının da bulunduğu pek çok parça farklı farklı müzelerde yer buldu kendine. Eğer Hollanda’ya yolunuz düşerse üç milenyumdan fazlasını geride bırakmış bu eseri görmenizi tavsiye ediyoruz. Kimi zaman satılmaya çalışıldığı ya da gösterimden kaldırıldığı iddialarıyla pek çok kişi, bu esere hak ettiği değerin verilmediğini düşünüyor. Mesleğimizin en eski geçmişine dair elimizde belki de sadece söz konusu bu eser var. Değerlerin ve emeklerin kolayca hiçe sayılabildiği günümüzde bu kabartma sanata ve eserin ifade etiklerine sahip çıkılacağını umuyoruz.

KAYNAKÇA:

Unprofessional Translation

Tags: