Zıt durumlara, kelimelere ve yaşamlara yazı şeklinde hayat veren, gözlerden kaçan ayrıntıları kalemin gücü ile ortaya çıkaran Mısırlı yazar Necip Mahfuz 11 Aralık 1911’de dünyaya gelir. Altı çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Mahfuz; tüm hayatını kazandığı Nobel ödülü için bile Kahire’den çıkmadan geçirmiştir. Bu durum Nobel ödülünü kazanan ilk müslüman ve tek Arap yazar olduğu göz önünde bulundurursa oldukça gariptir. Öte yandan aynı durum bize roman ve öykülerinde ülkesinin iç durumunu, halkını harekete geçiren güçlü duyguları nasıl bu kadar iyi tanıdığını da anlatmış olur.

Kahire Üniversitesinde felsefe alanında ihtisasını tamamlar ardından yüksek lisansını İslam Felsefesi üzerine yapmayı düşünse de kararını değiştirerek edebiyata yönelir. Edebiyata ilk adımlarını Risale dergisinde yamımlanan kısa öyküleriyle atar. İlk romanı Abes El-Akdar’ı 1939’da yayımlanır. Ardından tanınmasını sağlayan Kahire Üçlemesini yazar. Bu romanında 1. Dünya Savaşından başlayarak 1952 Nasır darbesine kadar Kahire’li bir ailenin gözünden üç kuşağı konu eder.

‘Eğer bir yazar, toplumunun kanunlarının ya da inançlarının artık geçerli olmadığı sonucuna ulaşmışsa konuşmak onun görevidir’

Yukarıda ifade ettiği gibi hayatı boyunca halkının dünya ile karmaşık ve hep biraz geride kalan ilişkisine yoğunlaşmıştır. Bunu ifade ettiği için batıcılık, dinden çıkma ve benzeri çok sıfatla itham edilmiştir. Cebelavi Sokağı’nın Çocukları romanında ortaya çıkardığı yeni olgular El-Ezher ulemasını tarafından Başkanlık Sarayına” dine hakaret ediyor” bahanesi ile şikayet edilmesine sebep olmuştur. Bu şikayet ile beraber kitap yasaklanmış ve iyice sorunlu hale gelmiştir. Aynı zamanlarda kendisinin katli için fetva verilmiştir. Hayatı boyunca hikayelerini anlattığı halkı kendisine farklı bir gözle bakmaya başlamıştır. Bu değişen bakışın en üst seviyesi de ona suikast düzenleyen on kişilik genç bir grubun saldırısıydı. Tuhaf olan ise bu gençlerden hiçbirinin kitabı okumamış olmasıydı.

Ne kadar büyük çapta olursa olsun,bütün trajediler nihayetinde hayatın bir parçası haline gelir.

Cebevali Sokağı’nın Çocukları

Romanlarında ki gerçekliğin içinde kaba karakterlerin karşısında hoşgörülü insanları, zalim olanlarının karşısında adaletli ve iyi karakterleri koyduğu için okurken kısmi bir ütopyanın içinde hissedebilirsiniz kendinizi. 95 yıllık hayatı botunca durmadan yazan ve önemli pozisyonlarda görev alan Mahfuz’un kırka yakın roman dışında yedi öykü kitabı ve otuzu aşkın senaryosu ve birkaç oyunu bulunmaktadır. 30 Ağustos 2006’da hayata veda etmiştir ve bir gün sonra devlet töreni ile uğurlanmıştır. Eski ve yenin birleştiği yazıları bugünün dünün Mısır’ını, dünden bugüne nasıl geldiğini anlamak için anahtar niteliğindedir.

Kaynakça:

Mawdoo3

Tags: