Latince “Cultura” kelimesinden gelen bu sözcük,  hayatımızın tümünü kapsayan, büyük öneme sahip bir olgudur. Cultura; inşa etmek, işlemek, süslemek, bakmak gibi birçok anlamıyla “Colere” kelimesinden türetilmiştir. Aslında, “kültür” dediğimiz bu kavram, bizi oluşturan ve hayatımızın her alanını etkileyen değerler bütünüdür.
Peki ”kültür” kavramının içinde neler yer alıyor, gelin hep birlikte bakalım;

Bir diğer tanıma göre  kültür; insanların deneyimlerini ve düşünce yapılarını oluşturan, kolayca anlaşmalarını ve alternatifler arasında seçim yapmalarını sağlayan, geçmişten günümüze birikerek gelen ya da bugün başlayarak gelecekte etkisini gösterecek bilgi ve inanç sistemidir.

Kültür; kişilerin, dünyayı algılayış biçimine yön veren ve tecrübeleri temelinde hayatlarını bu algılayış biçimine göre organize etmeleridir.

Aslında bu metni okurken bile gördüğünüz, hatta görmediğiniz birçok kelime bile “kültür” kavramının bir parçasıdır. İnsan, biyolojik olarak dünyaya gelir ama bu biyolojik dünyaya geliş, varoluşumuz için yeterli değildir. Esasen “insan” bitmemiş bir proje gibidir. Bulunduğumuz toplum içinde iletişim kurabilmek için bir dile ihtiyaç duyarız. Eğer kültür adı altında yer alan kavramları bir eve benzetecek olursak; kültürün en önemli göstergelerinden biri olan dili, evin kapısı olarak adlandırabiliriz. Diğer her bir parça da içinde yaşadığımız evin önem arz eden tamamlayıcılarıdır. Bu tamamlayıcılar ise, evinizi nasıl yerleştirdiğinize, hayatınızı nasıl yönlendirdiğinize göre değişir fakat sizin evinizin kapısından içeri girmek isteyen bir kişi, ilk olarak sizin dilinizi bilmelidir.

Öncelikle bilinmesi gereken en önemli nokta şudur ki; kültür doğru ya da yanlış değildir. Kültür, kalıtımsal değildir. Kültür bireylerle ilgili değildir. Kültür, bütün bir toplum ile ilgilenir. Karşılıklı olarak dünyayı algılayış biçimlerimizi anlamak için farklı kültür modelleri bulunur. Bunlardan ilki Buzdağı Modeli’dir.

Buzdağının ucu, buzdağının görünen kısmıdır. Aslında bu model için Freud’un kişilik teorisi modelinden esinlenildiği söylenmektedir. Freud’daki bilince ait olan şey, burada görünür, açık bir kültür olarak anlaşılmaktadır. Bir bireyin kültüründen tanıdığı her şey, size yakın gelebilecek, tanıdığınız değerler de olabilir. Bilinçaltı hemen aşağıda, suyun yüzeyinin altındadır. Buzdağının görünür olmayan kısmından çok daha büyük kısmı bulunur, hemen fark edilemez. Bu bilinmeyen kültür alanı öncelikle keşfedilmelidir, böylece herhangi bir anlaşmazlık durumunda önüne geçilebilir.

Her bireyin aslında doğumu ile birlikte oluşan bir buzdağı vardır ve bu buzdağı değiştirilemez. Bir Alman her zaman Alman’dır. Tabi ki bu göç eden insanlar için uygulanamamaktadır. Hatta Almanya’da ebeveynleri farklı kültürden gelen çocuklar iki buzdağı arasında kalmaktadırlar. Çünkü normlar, davranışlar ve değerler iki kültürden gelmektedir. ”Buzdağı değiştirilemez.” kanısı, politikacılar tarafından desteklenmektedir.
Buzdağlarının yüzeyi zirvesinden daha geniştir. Eğer iki buzdağı (kültür) birbirine çarpışırsa, o zaman zirvesine bir şey olmaz aksine görünmeyen kısmı patlar ve zarar görür. Bu model statik ve değiştirilemezdir.

Buzdağının görüntüsü “Kültürlerarası İletişim” başlıkları üzerine yapılan bilimsel söylemlerde ele alınmış olup; potansiyel tehlikeleri, zorlukların netleştirilmesi ve bu doğrultuda çözüm yolları aranması hedeflenmiştir.

Kültürler arasında buzdağlarının çarpışmalarını önlemek istiyorsak, kültürlerarası iletişimde öncelikle yetkin olmamız gerekmektedir.

Bir buzdağı, bir kültür olarak ifade edilir. İki kültür (örn: Alman ve Türk kültürü) bir buzdağında bulunamaz ve değerlendirilemez.

Örnek olarak;
Almanya’da  Noel zamanı nüfusun  büyük bir çoğunluğu hediyeler satın almaktadır. Dolasıyla insanlar stres altındadır ve şikâyetçi olmaya yatkındır. Söz konusu dönem sona erdiğinde rahatlarlar. Noel ile hiçbir ilgisi olmayan bir birey bu stresli insanları uzaktan gözlemlediğinde insanların bu hallerinin tam bir delilik olduğunu düşünmesi muhtemeldir. Bu kültürdeki kişileri birbirlerine bağlayan tüm değer ve tutumları bilmeyişinden kaynaklı olacaktır ki; işte tam da bu önemli noktayı kaçırıp, bu geleneği ve yarattığı telaşı ve tatlı stresi bir delilik olarak değerlendirecektir.

Başka bir örnek verecek olursak dışarıdan bakan ve bizim değerlerimizi bilmeyen bir kişi Ramazan ayının bizim için olan değerini anlayamamaktadır. Öyle ki suyun sadece üst kısmını görebilmektedir.

Sırt Çantası Modeli
Bir sırt çantasına aslında dünyayı sığdırabilirsiniz desem! Şaşırmayın ama bir sırt çantasına dünyalar sığabiliyormuş. Bu modelde sırt çantamızın en derinlerinde kendi kültürümüz yer almaktadır. Herkesin sırt çantasının farklı ve bireysel olduğunu görüyoruz. Bu model biraz esnek ve daha çeşitlidir. Yani kültürel yaşam hikayemizden yararlanarak içinde eklemeler ve çıkarmalar yapmaktayız. Kendi kültürümüzün değerleri ve normları, inancımız veya dinimiz, eğitimimizin yanı sıra ülkemizdeki yazılı-sözlü kuralları içermektedir.


Her yeni deneyim, her yeni buluşma, her yeni durum, eylemlerimizi etkiler ve kültürel sırt çantamızı ağırlaştırarak bizi zenginleştirir, besler. Bu bir sırt çantası olduğu için başkalarının donanımlarını sırt çantalarında taşıdıklarını göremiyoruz. Sırt çantasının görünüşüne göre tahmin edebiliriz. Ancak ne yazık ki emin olamayız. Elbette benzerlikler olabilir ve bu benzerlikler oldukça önemlidir.

Nasıl bir sırt çantan var ?
Kültürel özelliklerimizin ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu bilebilir miyiz? Bunu bulmamıza yardımcı olacak en önemli 11 soruyu bir araya getirdik.

  • Büyüklerin sana ne öğretti? Hala öğrendiklerini uyguluyor musun ?
  • Ailen çekirdek bir aile mi yoksa geniş aile mi? Ev içerisinde hiyerarşi söz konusu mu?
  • Neye inanıyorsun, ailen neye inanıyor?
  • Hangi davranış kuralları seni karakterize ediyor?
  • Hangi dilleri konuşuyorsun ve neden?
  • Hangi teknik cihazları kullanıyorsun?
  • Kültürümüzü belirleyen ön yargıları tanıyıp sorgulayabiliyor musun?
  • Nerede doğup büyüdün? Kendini hangi alanda geliştirdin ?
  • Ne tür bir eğitime ve hangi mesleki faaliyetlere sahipsin?
  • Hangi ülkede büyüdün? Büyüdüğün ülkede hangi siyasi düzen ve yasalar hüküm sürüyor?
  • Daha önce hangi ülkede çalıştın/yaşadın?

Bu model dinamiktir. “Bir Alman her zaman Alman’dır.” sözü hemen burada rafa kalkıyor. Çünkü bu senin kararın. Sen bir Alman gibi yaşamak istiyorsan öyle yaşarsın.
Yeni deneyimlerin sürekli bu çantaya girme, eskilerin ise çıkma gibi bir huyu vardır.
Aslında bu modele en güzel örnek; biz çevirmenleriz. İki kültürü birbirine yakınlaştırmak, iletişimi sağlamak için çantamızı sürekli doldurmaya çalışırız.

Gözlük Modeli

Genelde onlardan habersiz olsak da hepimiz gözlük takarız. Gözlükçüden aldığımız gözlüklerden değil; bize büyüdüğümüz kültürü verenlerden bahsediyorum.
Bu gözlükler dünyaya bakış açımızı şekillendirir ve davranışlarımızı etkiler.

Her şey o kadar normal ve doğal görünüyor ki; dünyayı ve yaşam hakkındaki resimlerimizi bile bir kere sorgulamıyoruz, onların etkilenmesine bile izin vermiyoruz. farklı birisi/ bir şey ile karşılaştığımızda zaman zaman şaşırıyor hatta öfkeleniyor ya da yargılıyoruz. ”Neden bu şekilde davranıyorum?”sorusunu kendimize sorduk. Farklı kültürler arasındaki en büyük fark, yiyecek, kıyafet ya da gelenekler gibi yüzeysel şeyler değildir. Vicdanımız, “doğru” ve “yanlış” anlayışımızın neye dayandığı sorusunun baş rolünü oynamaktadır. Bizlerin ve içinde bulunduğumuz birçok kültürün bu yasa ihlali içeren suçluluk duygusu “yanlış” olarak tanımlanır. Bazı kültürlerde, birçok mültecinin geldiği kültürler de dahil olmak üzere, suçlar; şeref ve utanç kaybıyla ilgilidir. Başka kültürlerden insanlarla iletişim kurduğumuzda yaşadığınız yanlış anlaşılmaların çoğu, tamamen farklı gözlüklerle bakmamızdan kaynaklanmaktadır.



Diyeceğim o ki; çevirmenler olarak siz de sırt çantanızı eksiksiz doldurmayı ve gözlüğünüzü yanınıza almayı asla unutmayın! Ve her şey göründüğü gibi olmayabilir, bu yüzden kendinize “Neden ?” sorusunu her zaman sorun ki herhangi bir buzdağına çarpmayın.

Sevgilerimle…

Tags: