Uzun bir aradan sonra herkese yeniden merhaba!

Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerli bayramlarından biri olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızı gönülden kutluyorum. Bu günü daha da onurlandırmak için biz Cumhuriyet gençlerine sorumluluklarımızın bilincinde olmak, engellerin ve engel çıkarmak isteyenlerin bizi yıldırmasına izin vermeden yolumuzda yürümek düşüyor. Biliyorum umutlarımızı ve heveslerimizi kıran, moralimizi bozan onlarca şeyle karşılaşıyoruz eğitim hayatımızda ve çeviri piyasasında, ama unutmamamız da gereken canımızı sıkan her şeye karşı çok büyük kozlarımızın olduğu: gençliğimiz, heyecanımız ve upuzun yolumuz! Düzeltilecek ve değiştirilecek onlarca düzen, başaracak onlarca işimiz var ve inanın bana hepsini başaracağız. Aklınızdan hiç çıkartmayın bu dediğimi! Bu yazımda nispeten kıdemli öğrenci ve yeni bir tercüman olarak sizlere kendi yolculuğumdan bahsedip naçizane birkaç tavsiyede bulunacağım. (Tahminimden fazla şey birikmiş meğer, birazcık uzun bir yazı oldu. Şimdiden diyeyim; çay, kahve, soğuk bir şeyler yapmak isterseniz bu paragraf sonu şimdi yapmanın tam zamanı! :) )

Ben Damla Gül, Dokuz Eylül Üniversitesi Alm-Tr-İng Mütercim Tercümanlık Bölümündeki çalkantılı eğitim hayatımın büyük kısmı, çeviri sektörünü ve çevirmenleri tanımaya, kendi çevirmenlik yolculuğumda hangi yollardan yürüyeceğimi kestirmeye çalışarak geçti. Bu konuda bana en çok katkısı olan yer ise ÇeviriBlog oldu. İlk zamanlar Facebook grubundaki bir üye olarak çevirmenleri, çevirmen-büro ilişkilerini, çevirmenlik mesleği ile ilgili olumlu ve olumsuz görüş ve tavırları gözlemledim. Ardından bir öğrenci olarak bana üniversite hayatımın en verimli dönemini yaşatan ÇeviriBlog’ta yazarlık ve editörlük dönemim başladı. Bu dönemde 1000’lerce sayfa okuyup 10’larca sayfa yazarak çeviriye, dillere ve kültürlere dair hayal edemeyeceğim kadar çok şey öğrendim. Türkiye’nin dört bir yanından çeviri öğrencileri ve akademisyenlerle tanışıp “Çevirmenlik Yolunda” gibi bir projenin başlamasına katkıda bulundum elimden geldiğince… Onlarca bardak kahve eşliğinde, onlarca saat konuşup tartışarak kendimize, diğer çevirmen adayı arkadaşlarımıza, Tercümanlık okumak isteyen kardeşlerimize ve en önemlisi mesleğimize katkıda bulunmak için elimizden gelenden de fazlasını yapmaya çalıştık, her zaman. İsmini anmadan bu cümleyi asla kuramam, tanıdığım en idealist ve fikirlerini idealde bırakmayıp hepsini gerçekleştirmek için sımsıkı adımlar atan ve bize de böyle olmayı, heyecanımızı ve sabrımızı her zaman koruyup ilerlemeyi öğreten; biz ilerlerken yeri geldiğinde bir anne, yeri geldiğinde bir abla, yeri geldiğindeyse bir öğretmen gibi elini sırtımıza koyup yolumuzda ilerlememizi sağlayan Senem Kobya’nın büyük emekleri ve sabrı sayesinde gelişti birçoğu, kendisine teşekkür ediyorum.

O dönemde yazdığım yazılar, konuştuğum insanlar, gittiğim ve düzenlediğim etkinlikleri ÇeviriBlog için yaparken aslında en büyük katkıyı kendime yapmışım, tüm ekip arkadaşlarım gibi, şimdi durup baktığımda görüyorum o zamanların, şimdilere neler kattığını… ÇeviriBlog’un çevirmenlik yoluma katkısından önce bir birey olarak bana çok büyük katkıları oldu. Heyecanlı, eli ayağı birbirine dolanmadan kalabalık karşısında çok uzun kalamazken topluluk karşısında tek başıma sunumlar yapmaya başladım, bir organizasyon nasıl düzenlenir onu öğrendim, birçok açıdan özgüvenimi destekleyen aktivitelerde bulunup zamanımı verimli kullanmayı, planlı çalışabilmeyi öğrenip hayata karşı bakışımda birçok şeyi değiştirdim. Çevirmenlik mesleği açısından da bakarsak sayısız çevirmenle tanışıp iletişime geçerek kendi mesleki yolumu çizdim. Bunda beraber çalıştığım çok değerli meslektaşımın ve aynı zamanda birçok çevirmenin ilgisi ve yardımseverliği çok büyük rol oynadı elbette. Bir öğrenci için ilerleyeceği yönü kararlaştırmış ve bunun için çalışıyor olmanın verdiği heves, heyecan ve rahatlık hissini az çok tahmin edebilirsiniz.

Çevirmenlik Yolunda Faydalı Olabilecek Bazı Tavsiyeler

Öncelikle okuyun! Elinize geçen her şeyi okuyun. Hatta mümkünse anadilinizle beraber diğer bildiğiniz dillerle karşılaştırmalı okuyun. Okumak, dil kullanma becerilerinizi geliştirmekle kalmayıp farklı alanların yazım şekillerini de öğretecek size… Temel bir sözleşmenin en yaygın kalıplarına aşina olmak, hukuk metinlerinin nasıl başlayıp bittiğini bilmek, çikolata ve deterjan paketinin arkasındaki “İçindekiler” ve “Bileşenler”in kullanım farkını bilmek, reklam ve tanıtım metinlerinin ince farklarını görebilmek ilerde bir şekilde kesinlikle işinize yarayacaktır.

Spor yapın! Birileri gelip size sürekli eve tıkılmış halde çalışacağınızı söyleyecektir. Genelde bunları meslek içinden insanlar söyleyecek ve üstüne Facebook ve Instagram gönderilerinde sürekli ağrıyan bel, boyun, sırt ve el bileklerinden şikâyet edecektir. Sorsanız sebep her zaman oturarak çalışmaktır. Evet, sürekli oturarak çalışmak vücudunuzda birçok soruna ve devamında hastalığa yol açar. Fakat sürekli oturmak zorunda olduğunuzu kim söyledi? Kendileri böyle alışmış diye normalin bu olduğuna inanıyor ve size bu fikri kabullendirmek istiyor bile olabilirler. Böyle bir şeye inanmayın. Haftada en az 2-3 kere spor yapın, her gün yarım saat de olsa açık havada yürümeye çalışın. Hatta ders çıkışı eve/yurda yürüyerek dönerek bile bunu yapmış olacaksınız zaten. Sene 2020. Soğuk, kar, kış yürümenize engel değil. Vücut sıcaklığımızı koruyarak dışarıda yürümenin birçok yolu var. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” sözünü bir özlü sözden öteye geçirmelisiniz. Vücudunuz ne kadar dinç olursa hayat kaliteniz o kadar artar. Bu da size verimli ve sağlıklı bir eğitim, ardından da çalışma hayatının anahtarını altın tepside sunar.

Zihninizi dinlendirin ve geliştirin! Mesleğimizin en büyük zorluklarından biri zihin yorgunluğu maalesef. Kafanızı boşaltmak için kitap okumak, dizi izlemekten farklı şeyler yapmanız gerekli. Doğayla buluşun mesela. Oturabileceğiniz bir park veya deniz kıyısına gidip ara ara kendinizi dinlendirmeye, kendinizi dinlemeye zaman verin. Meditasyon benim işim derseniz ona yönelin. Bunun yanı sıra internetin nimetlerinden faydalanıp zihin geliştirme yollarını arayın, beyin geliştirme egzersizleri bulup onları uygulayın. Unutmayın; vücudunuz ve aklınız bu meslekte elinizdeki en önemli varlığınız.

Programlı olun! Eğer sürekli geceniz gündüzünüze karışıyorsa, yapmanız gerekenler yetişmiyorsa bir yerlerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Oturun, kendinize bir program hazırlayın. Sonra ay ve hafta başlarında bu programa bir göz atın ve eklemeniz gereken buluşmaları, katılmanız gereken doğum günü veya seminer gibi etkinlikleri, varsa proje ödevlerinizle gelen ekstra çalışma saatlerini yazıp düzenlemeler yapın. Hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın 3 değişmeziniz olsun: Spor, okuma ve alıştırma. Haftada spora 4, her gün yarım saatten okumaya, 3-5 alıştırma yapmaya, 3-4 saat ayırmak inanın o kadar zor olmayacak denediğinizde, siz de zor olmadığını göreceksiniz.

Uzmanlık alanı seçin! Üniversite dönemi alan seçmek için biçilmiş bir kaftandır. Çok yoğun olacaksınız, biliyorum ama her hafta kendinize özel toplam birkaç saatlik bir süre ayırın. İlk zamanlar bu süreyi her hafta bir alan şeklinde değerlendirin. Bir hafta teknik metin çevirmeye çalışın, bir hafta hukuk, bir hafta medikal… Önünüzde onlarca seçenek var. Deneye deneye hangisini sevdiğinizi bulacaksınızdır. Elinizde deneyecek alan kalmadığına inandığınız zamansa bence en fazla 2-3 alan seçip odaklanın ve çalışmaya başlayın. Alan terminolojisi öğrenin. Yaptığınız alıştırma çevirilerinden kendi sözlükçenizi oluşturun. Karşılaştırmalı okumalar yapın. Çalışmaya başladığınızda her tarakta bezi bulunanlardan değil, belli bir alanda uzmanlaşmış olanlardan olun. Freelancer olarak çalıştığınız bir büroya psikoloji alanında toplamda 60.000 kelimelik 15 kitapçık geldiğinde “Bu işi kime versek de elimizde patlamasa.” diye düşünmeye fırsat bırakmadan “Bunun altından Hasan kalkar.” cümlesini kurdurarak, bahsettirin kendinizden. Hedefiniz bu olsun.

ProZ, LinkedIn gibi platformlarda bulunun! Bu platformlar çevirmen olarak profesyonel bir iş ağı kurmanızda çok işinize yarayacak. Şimdilerde profiliniz biraz boş kalabilir ama bu da yeni bağlantılar kurmanız, kendinizi göstermeniz için büyük bir fırsat. Çeviri bürolarıyla sınırlı kalmayıp ilgilendiğiniz alandaki dünya devlerini, Türkiye’de adını duyurmuş kişileri ve firmaları da takip edin. Kendinizi insanlara tanıtın. Bu siteleri en verimli şekilde kullanmak için her bir yanını kurcalayın.

Kariyerinizi ne şekilde yönlendirmek istediğinizi düşünün ve geleceğe yatırım yapın! Bildiğiniz üzere çeviri sektörü sadece yazılı çeviri üzerinden ilerlemiyor. Simultane veya ardıl çevirmen mi olmak istiyorsunuz? Öğrenciyken kendinizi geliştirmek için para harcamak zorunda değilsiniz. Online ücretsiz diksiyon dersleri var. Kimi belediyeler de bu dersleri veriyor aynı zamanda. Bunlara katılabilirsiniz. Simultane çalışmasını keyifli hale getirin. Mesela bulaşık yıkarken kulaklığı takın ve dinlediğiniz şarkıyı anlık olarak çevirmeye çalışın. Sevdiğiniz bir podcast’i dinlerken notlar alıp durdurarak kendi kendinize ardıl yapın. Bunlar tamamen sizin yaratıcılığınıza ve hayal gücünüze kalmış şeyler. Neden otobüste akşama ne yiyeceklerini konuşan bir çiftin sohbetini içinizden anlık çevirmeyesiniz ki? Çevirinin yanı sıra mesela “Proje Yöneticiliği” diye bir dalı daha var bu işin… Burada tekrar online ücretsiz kurslar devreye girebilir başlangıçta. Etkili konuşma ve beden dili, diksiyon, müşteri iletişiminde işinize yarayacak onlarca ders, proje yönetimi gibi sizi geliştirmeye yardımcı olacak birçok sertifikalı ders bulabilirsiniz. Tabii bunlar artık lisans eğitiminin sonuna yaklaşmış veya eğitimi bitirmiş genç çevirmenler için daha uygun olacaktır. Elbette dersler ve sertifikalar kendi başlarına yetmeyecek. Bu yüzden derslerden sonra da elinizden geldiğince okumalar yapıp uzmanlarla konuşarak kendinizi geliştirmeye çalışın.

BDÇ araçları kullanmayı öğrenin! “BDÇ yüzünden fiyat kırılıyor. Benim alanımda/dilimde kullanışlı değil.” gibi bir dünya şey duyabilirsiniz. Aldırmayın. BDÇ yazılı çeviride en büyük dostunuz olacak. Emek vere vere oluşturduğunuz TM’iniz (Translation Memory) büyüdükçe çocuğunuz gibi olacak. Emek emek, kelime kelime işleyeceksiniz. Ve kısa bir süre sonra size eşleşmelerle çok büyük kolaylıklar sağladığında karşılığını alacaksınız. Temelde BDÇ araçları mantığı aynıdır. Bir tanesini çözdüğünüzde diğerine rahatlıkla ayak uydurursunuz.

Aktif olun, örgütlü olun! Okulunuzda çeviri kulübü yoksa kurulmasına siz öncülük edin. Bölümünüzün eksikliklerini bildirirken resmi bir isim altında gidebilin. Alanında uzman olanları, dernekleri çağırıp çevirmenlik hakkında, uzmanlık alanları hakkında, kariyer hakkında size seminer vermelerini isteyin. Kendi aranızda keyifli atölyeler, yarışmalar yapın. Diğer okulların çeviri kulüpleriyle dirsek temasını asla kesmeyin. Kendi etkinliklerinize çağırın, onların etkinliklerine gidin. Hatta beraber etkinlik düzenleyin! Kendi çeviri kulübünüzün dışındaki çeviri temelli oluşumların etkinliklerini takip edin. Mesela şu dönemler Yeterlilik konusu gündemde. Kısa süre önce işaret dili tercümanları için yeterlilik çıktı. Yazılı ve sözlü çeviride durumu nedir, bunu araştırın. Bu konuda çalışma yapan insanları takip edin. Mesleğiniz nerede, iş hayatınızda yaşadığınız/yaşayabileceğiniz sorunlar hakkında ne yapabilirsiniz öğrenin. Bu soruların cevaplarını verecek konferanslara, seminerlere gidin. Şehrinizde yapılmıyorsa siz çağırın. Bunlar sadece meslek bilincinizi artırmaya yaramayacak, aynı zamanda hayal edemeyeceğiniz kadar büyük bir ağ kurmanıza yardımcı olacak.

Araştırmacı olun! Öğrenciliğin başından yeni mezun sıfatını atana kadar sizin en büyük dostunuz araştırmak olacak. Bir firma size iş teklifinde mi bulundu? Cevap vermeden önce açıp araştırın ve çevirmenlere sorun ödemelerde sıkıntı yaparlar mı, tabiri caizse “ölücülük” yapıp ucuza iş yaptırmaya çalışıyorlar mı diye. Eğer öyleyse “Teşekkür ederim, uygun değilim.” deyip geçin. Elinizi verdiğinizde kolunuzu kaptıracağınız bürolar var çünkü… “Ödeme 100 lirayı bulsun, yollayalım.” dediklerinde size gayet makul görünür. Fakat siz ödemeyi 500 liraya tamamlayan son işinizi yaptıktan 6 ay sonra hala ücreti alamıyorsanız emin olun yalnız değilsiniz. İş teslim edilene kadar sizi gece gündüz taciz edebilirler, teslime kadar sizinle çok iyi geçinebilirler. İşi teslim ettikten sonraysa muhatap alabileceğiniz kimseyi bulamamanız veya “Biz de ödeme alamadık, gelince yollayacağız.” lafını aylarca duymanız çok muhtemel. Yalnız ardından bir çevirmen platformunda “X Tercüme 500 liralık ödememi 6 aydır yapmıyor, üstelik hiçbir telefonuma ve e-postama yanıt vermiyor. Onlar emek sömürücü.” dediğinizde işiniz karşılığında verecek 500 lirası olmayan büroların, sisim karalama suçlamasıyla size dava açtıklarında avukatlarına verecekleri 5000 liraları olduğunu da göreceksiniz. Bu konuda da Proz Bluebord puanları ve Facebook’taki en minik çeviri grubundaki gönderi bile size yol gösterebilir.

Facebook demişken hemen durmak olmaz tabii, birazcık Facebook’un bu yolda size katabileceklerini ve karşılaştığınız veya karşılaşabileceklerinizi yazmak istiyorum.

Bir çevirmen adayı olarak sosyal medya platformları arasında en büyük destekçiniz her zaman Facebook olacak, bunu bilmenizde yarar var. Bir genç olarak Facebook sizin için ne kadar sıkıcı ve gözden düşmüşse, bir çevirmen olarak sizin için o kadar önemli ki… Mesela, sayısız çeviri grubunda yüzlerce çevirmen görecek, onların sıkıntılarına şahit olacak, hangi büroyla çalışılır/çalışılmaz bunu öğreneceksiniz. Emin olamadığınız çevirilerinizi sorabilir, farklı terminolojiler hakkında bilgi alabilirsiniz. Tabii bu sırada kendiniz için yapmanız gereken en önemli şey hazırcı olmamak. Bir cümleyi çevirmeyi denemeden çevirip çeviremeyeceğinizi anlayamazsınız. Zor bir cümle çevirmek aynı problem çözmek gibidir. Cümleyi ögelerine ayırdıkça, bilinmeyeni formülün neresine koyacağınızı anlarsınız. Ve elbette bir metni çevirirken önemli olan sizin o metni anlamanızdır. Başkasının çevirisini kopyala-yapıştır yapmak belki size zaman kazandırır ama ne size, ne de çeviri yeteneklerinize bir katkısı olur.

Soru Sordun, Şimdi “O” Geliyor!

Facebook’a dönersek inanın, çeviri sektöründe da bu kadar büyük kaosu başka hiçbir yerde bulamazsınız. :) Daha bir saat önce atılmış bir gönderide 100’ün üzerinde yorum gördüyseniz bilin ki “O” geldi.

Peki kim O? 20 yaşında olduğunuzu, aldığınız 8 dersin her biri için her hafta en az 5’er sayfalık ödev çevirmekten yanmış (çeviriye yeni yeni alışan) beyninizi, geçiminizi sağlamak için okuldan sonra bangır bangır müzik çalan bir kafede 6 saat tepsi taşımanızı ve en önemlisi her insan gibi yorulabilen, şaşırabilen ve dünya üzerindeki her şeyi bilip hatırlama yetisi olmayan bir beyninizin olmasını umursamayan çevirmenler. Sorduğunuz her soruya “Bu da çevirmen olacağını sanıyor işte, bak hadsize!” diyebilirler mesela. Şşşşt, sakın her insan gibi yorulup, şaşırabildiklerini bildiğinizi belli etmeyin ama! “That” ile devam eden bir cümlenin relative olduğunu anlamayıp tek cümle içinde iki bağımsız cümle var sandıklarında, özelden birbirlerine danışmazlar mesela… Veya henüz yeni öğrendiğiniz dilde yazılmış bir cümleyi çevirmeye çalışırken takılmanıza laf edebilirler. Ama ertesi gün bilmediği dil çiftlerinde yabancı bürolara başvurup, onların Türkçe bilmemesine güvendiklerini falan da bilmiyor gibi yapın, olur mu? Çünkü onlar mükemmeldir. 10 seneyi aşmış kariyerlerinde ve önceki dil+çeviri öğrenme süreçlerinde hiç tökezlememiş gibi, yaptıkları işlerin son okumalarında hiç hata bulunmamış gibi davranmaları da bundan. Sanki alanlara, dillere ve çeviriye dair var olan tüm bilgi, onlara hayata gelirken “Varsayılan” özelliklerde yüklenmiş gibi davranmaları da ondan. Bana sorarsanız “Onlar” kim mi? Çoğu belli bir alanda uzmanlaşamamış, “Hukuk da çeviririm, film de… Medikal de çeviririm, yazılım da…” diyen ve tam da bu yüzden adı bilinse de “vazgeçilmez” olmayan çevirmenler. Gençlere bu kadar yüklenmeleri bence bu yüzden. Birinin gelişip yetişerek yerleştiklerini sandıkları ama aslında sallanan koltuklarından onları indirebileceği korkusu var bence o tüm saldırgan yorumların altında. Sadece “Ben oldum.” diyebiliyor, olmalarının bu kadar şiddet güdülerini tetikleyebileceğini sanmıyorum ben… Çünkü bu şiddet! Yaptıkları şey kelimenin anlamıyla psikolojik şiddet!

Sevgili Hanımefendiler ve Beyefendiler; size böyle davranmalarına asla izin vermeyin. Onların dil kullanımına düşmeden saygılı ve sakin bir biçimde kendinizi ifade edin. Buna daha çok sinirlenip daha fazla kızıştırabilirler ortamı fakat siz çizginizi bozmayın. Emin olamadığınız bir cümleyi sorduğunuzda öğrenci ve alanda yeni olmanızdan cesaret alıp, kimsenin sizi o şekilde aşağılamaya hakkı yok. Siz doğru bir üslupla, bir şekilde soru sorup fikrinizi belirttikten, sürekli bir hazırcılık halinde olmadıktan, doğru davrandığınızdan emin olduktan sonra çekinceniz hiç olmasın. Bu elbette hiç hata yapmayacağınız anlamına gelmiyor. Yapacaksınız, uyarı da alacaksınız. Fakat hiçbir hata o üslupları hak edecek kadar kötü değildir.

İnsanlar konuşacak, her zaman konuşacak… “Tercümanlık mı? Öğretmenlik tutmadı mı?” diyecek tanıdıklarınız. Birkaç sene gibi kısa süreye meslektaşınız olacak, olanlar “Yapamazsın.” diyecekler, “Ben bile şunu 10 senede başardım, sen kim oluyorsun ki 5 senede başarabileceğini sanıyorsun.” diyecekler… Bunları çoğu zaman aynı bu şekilde kelimelere dökmeyecek ama okuyan herkes ne demek istediğini anlayacaktır. Siz, hayalinizin özellikle belirli bir yazar/şairin eserlerini çevirmek olduğunu ve bunun için harekete geçeceğinizi söylediğinizde “Daha o yazar/şairi ben bile çevirmiyorum, sen kimsin ki çeviresin?” diyecekler, hatta ima bile etmeyip dosdoğru diyecekler çoğu zaman da gaza gelip. Siz sakinliğinizi koruyun ve genç zihninizin, genç vücudunuzun getirisini en iyi şekilde kullanmaya bakın. İki seneye de O’na kim olduğunuzu yaptığınız işlerle, başarılarınızla gösterirsiniz.

Bu yazdıklarıma daha birçok şey ekleyebiliriz elbette. Bahsettiklerimin hepsi 2014 yılından beri görüp yaşadığım, kimi zamansa daha önceden bilmiş olmayı dilediğim şeylerdir. Biliyorum, günümüzde bir şeyler başarmak zor… Aynı korkuları, kâbusları paylaştık ve paylaşıyoruz. Yalnız değilsiniz, bunu asla unutmayın. Çevirmenlikte de hayatının her alanında olduğu gibi sizi düşürmeye çalışanlar ve elinizden tutup sizi kaldırmaya çalışanlar olacaktır. Heyecanlısınız normal olarak, ama kime güvendiğinize dikkat etmelisiniz. İşinizi, paranızı, eğitiminizi, kariyerinizi emanet ettiğiniz insanlar her zaman düşündüğünüz gibi iyi çıkmayabilir, sorularınız cevapsız kalabilir. Yaptığınız 100 başvurudan 20’sine dönüldüğü, o 20’sinden 10’uyla fiyatta anlaştığınız, o 10’undan da 1’inin hemen iş yollamaya başladığı, kalanının da 3 sene sonra iş yolladığı günler olacaktır. Sakın vazgeçmeyin!

Sevgili dostum, bu sektörün ve mesleğin umudu da, yarını da sensin. Birçok bölüme nazaran yeni olan Tercümanlık bölümlerinde gördüğün eksiklikleri giderecek akademisyen de sensin, altyazılarda görüp güldüğümüz hataları ortadan kaldıracak olan da sensin. Çalışma etiğinden yoksun bürolar karşısında parlayarak parmakla gösterilecek işletmenin kurucusu veya proje yöneticisi de sensin, kabin içinde kimseye görünmeden aynı anda yüzlerce kişiye yardımcı olacak kişi de sensin.

Eğitim ve yeni mezunluk döneminde dilediğinde sana yol göstermek, yardımcı olmak, bildiklerini paylaşmak ve sesini duyurmak için ÇeviriBlog ailesi de her zaman seninle, bunu bilesin! Ben ve diğer birçok arkadaşım gibi, bu ekiple beraber çok güzel şeyler yapabilir ve zamanı geldiğinde yerini yeni öğrenci ve yeni mezun arkadaşlarına bırakabilirsin. ÇeviriBlog’la birlikte okulunda etkinlikler düzenleyebilir, Blog’un bağımsız etkinliklerini takip edebilir, sitedeki sayısız yazıyı okuyabilir, aklındaki birçok soruya Çeviri Kitabı ve Çevirilopedi kitaplarından cevap bulabilirsin.

Yoluna çıkabilecek en büyük engel yine sensin. Sakın kendi ayağına takılıp tökezleme!

Damla Gül (Çevirmen, İçerik Yazarı)

Tags: