100’den fazla kitabın İngilizce-Türkçe çevirisini yapan Çevirmen Osman Akınhay, iyi Fransızca bilgisi olmadan Google Translate kullanarak, Milan Kundera biyografisini Fransızca kaynak dilinden Türkçeye çevirdiğini ve yakında yayınlanacağını şöyle bir Tweet ile dile getirdi:

Birçok eleştiri alan, çeviri ve edebiyat dünyasında tartışmalara sebep olan bu açıklamanın ardından ikinci bir açıklama daha yaparak şunları dile getirdi:

“Zaman geçtikçe kendi kendime şaka yapmaya başladım, ‘Oldu olacak Google Translate’den kendim çeviririm.” diye… Dediğim gibi, ben Fransızca bilmiyorum, süre iyice azalınca şakam ciddiye bindi, ‘Neden olmasın?’ dedim ve Google Translate’i alıcı gözle inceledim.

Google Translate’in Fransızca-Türkçe uygulamasını pek başarılı bulmadım, ama Fransızca-İngilizce uygulaması oldukça tatminkardı; böylece French-English uygulaması üzerinden bir bölüm deneme yaptım. Fransızca editörüme ve güvendiğim iki kişiye okuttum, teşvik edici yorumlar almam üzerine Eylül ayı başında bu ‘çeviriyi çalışma’ya karar verdim.

Söz konusu çeviri çalışmam benim açımdan (öncelikle yine kendime) bir ‘challenge’ (meydan okuma), bir tweette belirtildiği gibi alanımız açısından da ‘experimental’ (deneysel) bir girişimdir.

Bu kitaba 8 ayımı verdim. Yine de doğruluğundan/yerindeliğinden emin olmadığım kelimeler/cümleler kaldı ve gerek tüm metni gerekse sarıya boyadığım bu eksik yerleri Fransızca editörüm Halil Gökhan İngilizceden çeviri yaparken, bilhassa non-fiction kitaplarda, kendimi ‘tam evimde’ hissettiğim metinlerde günde 15-20 sayfaya çıkmışlığım vardır… Hatalarım, yanlış yorumlarım varsa bunların gösterilmesi beni ancak sevindirir. Takdir, okurun.”

ÇeviriBlog ailesi olarak çeviri sektöründeki gelişmeleri ve olayları her zaman yakından takip edip bloğumuzda yer vermeye çalışıyoruz, bu konuda da fikirlerimizi kısaca dile getirip her bir ekip arkadaşımızın birer cümle ile görüşlerini dile getirdiği bir yazı derledik. Zira çeviri sektörü içerisinde emek veren ve emeklerinin karşılığını almak konusunda çoğu zaman hak kaybına uğrayan çevirmenlerin, bu gibi açıklamalarla daha çok zarara uğradığını ve sektöre karşı var olan bakış açısını olumsuz olarak etkilediğini düşünmekteyiz. Farklı bir yazıda çok daha ayrıntılı olarak dile getirilebilecek ve kendi içerisinde birçok alt başlığı doğuran (“Çeviride Salt Machine Translation Kullanımı”, “Yabancı Dil Bilmek Çeviri Yapmak İçin Yeterli Mi?”, “Machine Translation Kullanımı ve Machine Translation Post-Editing Sınırları” vb.) bu tweet hakkında kısaca şunları söylemek istiyoruz:

Çeviri eylemi en basit tabiriyle ileri seviyede hakim olunan kaynak dilden, yine ileri seviyede hakim olunan erek dile yönelik yapılan aktarım işlemiyse, kaynak dili hiç bilmeden bir makine çevirisi kullanarak, teknik metinlere kıyasla kaynak-erek kültüre daha çok hakimiyet gerektiren ve iyi iş çıkması için daha özenli bir çalışma gerektiren edebi çeviri alanında bir çeviri üretmek ne kadar doğrudur? Burada asıl doğru olmadığını düşündüğümüz şey, tutarlılık ve kalite açısından çoğu zaman iyi iş çıkarmadığı bilinen makine çevirisinin kullanılmasının yanı sıra, bu işlemi bir de “hiç bilinmeyen bir kaynak dil” üzerinden yapmaktır.

Zira sektör içerisinde kaliteli çeviriye erişim, çevirmenlerin maddi hakları, meslek birliği, çeviri tarifeleri gibi pek çok konuda zaten halledilmemiş ve çözüme ulaşması gereken bir sürü problem varken bu gibi bir açıklama sektörümüzün iyileşmesine balta vurmakta ve sektörü hiç bilmeyenler tarafından suistimale açık bir hâle getirmektedir.

Senem KOBYA:

“Cerrahlıkla ilgili hiçbir şey bilmeden, bisturi ve pensler sayesinde, Süper Doktor masa oyununu günlerce çalışarak sekiz ayda hazır hissettiğim, sekiz-on defa da yorgan dikerek kapanışı yaptığım açık kalp ameliyatıma bugün giriyorum.” Bu cümleyi kuran bir doktora hayatınızı emanet eder misiniz? Her dil bilen çeviri yapamaz noktasından, dil bilmeden de çeviri yapılır noktasına geçme denemesi bir “gelişme” değildir.
Mesleğimizi değersizleştirmekten vazgeçin!

Ayşenur YAVUZ:

Bir dili bilmeden Google Translate ile yapılan çevirinin 9-10 defa yeniden okunduğu ifade edilmiş, metnin kendi içinde tutarlı olması o çevirinin hatasız olduğu anlamına gelmez. Tek bir kelimeden bile çok yanlış anlamlar çıkabilir. Örneğin Almanca’dan örnek verecek olursam ‘‘Leistung‘‘ kelimesi bağlama ve metnin türüne göre ‘‘performans‘‘, ‘‘hizmet‘‘ ve borçlar hukukunda ‘‘edim‘‘ gibi birbirinden çok farklı anlamlar taşımaktadır. Dolayısıyla erek metin okunduğunda kendi içinde gramer hataları barındırmıyor olsa bile çeviride çok farklı anlamlar ve hatalı çeviriler ortaya çıkabilir.

Bunun dışında bir dili biliyor olmak bence tek başına yeterli değil, özellikle de edebiyat çevirilerinde erek kültürü ve erek kültüre bağlı olarak o kültürde anlam ifade eden kelime oyunlarını, göndermeleri, metaforları, yan anlamları vs. bilmek gerekiyor. İyi bir çevirmen olmak için bile sadece bir dili anlamak ve kullanmak yeterli değilken bir dili hiç bilmeden nasıl düzgün bir çeviri yapılacağı düşünülüyor, çok şaşırtıcı. :)

İsmail Çiçek:

Size sadece dilin yapısal kısmı ile hizmet sunan çeviri yazılımlarını kullanan ilgili çevirmen dil dışı göstergeleri büyük ölçüde yok sayarak aslında dili ve yaptığı çeviri edimini ayaklar altına almıştır bence.

Zeynep Özçelik:

Google Translate hayal gücünü, yaratıcılığı ve üslubu neredeyse devre dışı bırakıyor yani edebi bir eserin olmazsa olmaz gözüyle bakılan yönleri kayboluyor. Ben bir yazar olsam ve kitabımın başka bir ülkedeki temsilcisi olan çevirmenin, kaynak dili bilmeden Google Translate’e güvenerek çeviri yapması beni kitabım adına endişelendirirdi.

Nisa Koçhan:

Çeviri hakkında bilinçli olan insanlar “Her dil bilen çeviri yapamaz.” argümanını konuşurken mesleğimize bu kadar değersiz yaklaşıp dil bilmeden çeviri yapılması çok üzücü. Çeviriye emek veren insanlara yapılan bir haksızlık. Beni bu konuda ümitlendiren tek şey çevirmenlerin mesleğine gerçekten sahip çıkıyor olması. İyi ki bilinçli insanlarımız var.

Hazal Sezen:

Bu ifade, çevirmenler tarafından yıllardır savunulan “çeviri eğitimi” konusunun ne kadar önemli olduğunun açık bir kanıtıdır! Çünkü, çeviri bölümlerinde belki de ilk öğrenilen bilgi, çevirinin kelime ve cümle aktarımı değil, anlam aktarımı olduğudur. Bu nedenle, çeviri eğitimi almış ve kaynak-erek dile hakim hiçbir çevirmenin, oldukça karmaşık ve aynı zamanda bilişsel bir süreç olan “çeviri sürecini” ve “çeviri edimini” bu denli göz ardı etmesi mümkün değildir.

Mert Akçay:

Bu olay ile birlikte, kelimelerin değişiminden çok daha fazlasını içeren çeviri eyleminin, ne kadar fazla kimse tarafından yanlış anlaşılmaya açık hâle gelebileceğini görebiliyoruz. Zira çeviri sektörünün dışında olan kimseler için bu durum, bizlerin anladığından çok daha farklı anlamlar barındırıyor.

Ceren Özer:

Edebi eserlerin Machine Translate kullanılarak çevrilmesinin söz konusu olabileceğini düşünmüyorum. İnsan gözünden ve aklının süzgecinden geçmeden çevrilen edebi eserde kullanılan dil, üzerinde ne kadar araştırma yapılırsa yapılsın orijinaliyle aynı anlamı ve duyguyu vermeyecektir. Ayrıca bu durum, çevirmenlerin tecrübelerinden elde ettikleri kültürel birikimi ve aldıkları eğitimi hiçe saymak yerine geçiyor. Çevirmenliğin bu denli basit bir işmiş gibi lanse edilmesini doğru bulmuyorum.

Fatma Akbulut:

Sektör içerisinde gelinen teknolojik aşamada Google Translate de olsa MT kullanımını yok saymıyoruz, MTPE çalışmalarının önemi ve beraberinde getirdiği hız ve kolaylığı biliyoruz ancak hiç bilmediğimiz bir dilde çalışma yapamaya cesaret edemiyoruz. “İyi Fransızca” bilmeden ifadesi kullanılmış, bundan yola çıkarak diyelim ki başlangıç seviyesinde Fransızca bilgisiyle MT kullanılsın ve ortaya çıkan “çeviri” de kaliteli olsun, yine de bir çevirmen olarak mesleği değersizleştirecek bu ifadelerin kullanılması, herhangi bir dili çok az bilen herkesin, tabiri caizse her önüne gelenin “Ben de çevirmen olabilirim.” çıkışına büyük bir destek olmaktan ötesi değil.

Tags: