1. Çeviri alanında verilen akademik eğitimi kısaca anlatmanız, artı ve eksileriyle değerlendirmeniz mümkün mü?

Çeviri alanında her ülkede 4 yıllık akademik eğitim programları yok elbette. Daha kısa süreli ve teknik yüksekokul niteliğinde olanlar da var. Ülkemizde 1980’lerin başından beri üniversite düzeyinde akademik çeviri eğitimi programları var. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de bu programların eğitim gören öğrencilerin çevirmen olarak hayata atılabilmeleri için gerekli olan temel bilgi ve becerileri içeren programlar olduğunu, o ülkedeki çevirmen ihtiyacına ve talep olan alanlara göre planlanmış olduğuna inanıyorum. Program yapanlar ellerinden geldiğince çevirmenlik alanlarına dönük ders adları koyuyorlar elbette, iyi niyetle. Ancak alan uzmanı bulmak ve her dersi gerçekten hayatta karşılığı olacak biçimde yapmak sadece çeviri eğitiminin değil genelde yüksek eğitimin uygulamalı eğitim ayağının temel sorunu. Dolayısıyla çeviri eğitimi programlarının iyi düşünülmüş adlar ve içeriklerle yola çıktığına ve iyi niyetine sonuna kadar inanıyorum. Bununla birlikte konu uzmanı bulma, bulunan uzmanı eğitime entegre etme ve derslere gerçek karşılığı olan uygulamalar katma sorunu da sürüyor. Bu noktada staj programları, çeviri projesi uygulamaları, bitirme projeleri ve meslek örgütü ve birlikleriyle ilişkiler büyük önem kazanıyor. Onlarla ortak yürütülecek müfredat içi ve dışı çalışmalarla eksiklikleri gidermeye çalışmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

  1. Çeviribilim/Mütercim Tercümanlık Bölümleri kuruluş yılı açısından henüz çok genç olmasına rağmen başarılı öğrenciler yetişiyor. Daha da ileriye götürmek için ders olarak ele alınmasını tavsiye ettiğiniz konular var mı?

Öğrencilerimizin başarılı olduğunu düşünmenize çok sevindim. Amaç onların çeviri dünyasına sıkıntı çekmeden uyum sağlayan ve emeğinin karşılığını alan başarılı çevirmenler olarak çeşitli alanlarda ve sektörlerde yerlerini almaları. Bu oranı artırmaya çalışıyoruz hep. Daha fazla öğrencimizin çeviri sektörünü tercih etmesi için sektörün sağladığı imkânların onların maddi ve manevi anlamda hayatlarını rahatça sürdürmelerine olanak vermesi gerekir. Bence öğrencilerimizi mezun olur olmaz başarı ile çeviri sektörüne teslim edebilmemiz için son sınıfta bitirme projesi, staj değerlendirme gibi derslerimize ek olarak bir de çeşitli (seçmeli) konularda çeviri projeleri hazırlayabilecekleri ve çeviri büroları ya da şirketlerde stajyer çevirmen olarak çalışırken son sınıfı da tamamlayabilmelerini sağlayacak belki doktorların “intern öğrenci” sistemi gibi bir sistem hayal etmiyor değilim. Bu kolay olacak bir şey değil biliyorum o zaman da bunlara alternatif olarak; sektörün temsilcileriyle, meslek örgütü gönüllüleriyle ve uzman çevirmenlerle öğrencilerimizi buluşturacak “seminer” niteliğinde (çeviri işletmeciliği, çeviri işleri, çeviri projesi yönetimi vb. konularda) dersler olmasını diliyorum. Ders olarak yürütmesi ve notlandırması çok kolay olmayabilir, müfredattaki uygulama saatleriyle uyumlu bir kredi belirlemek gerekebilir ama zor da olsa bunları yapmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü “hayatın içinde eğitim” veremiyorsak “eğitimin içine gerçek hayatı” ekleme çabası olarak mutlaka karşılığını bulacaktır.

  1. Öğrencilik hayatlarını daha etkin hale getirmek ve kendilerini mesleğe hazırlamak için öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Öğrencilerimize en büyük önerim, kendilerini dil edinci ve uzmanlık alanı bilgisi dışında genel kültür ve dünya bilgisi açısından da sürekli yetiştirmeleri. Okulun dışında da kendilerini çevirmen adayı gibi hissetmeleri… Dünyada ve ülkelerinde olup bitenlerle ilgilenmeleri bilgi ve fikir sahibi olmaları…

Başka önerilerim: Türkçe ve bildikleri bütün dillerde gazete okumaları, haber izlemeleri, Türkiye ile ilgili yurt dışındaki haberleri takip etmeleri. Okulda kültür, sanat, spor ve tabii çeviri alanındaki kulüp faaliyetlerine katılmaları, faaliyetleri düzenlemeleri, çeviri alanına dönük dergi, bülten çıkarmaları, çeviri denemeleri yapmaları, çok okumaları… Klasik ya da etnik müzik konserleri veya tiyatro gibi görsel sanatlar başta olmak üzere dünyadaki farklı kültürel zenginliklerin sanat yoluyla keşfini sağlayacak, onlarda belli bir kültürel birikim oluşturacak, kültürlerarası farklılık bilincini ve kültürlerarası aktarım edincini pekiştirecek etkinlikleri kaçırmamaları…

Aynı nedenlerle değişim programlarına, Erasmus, Farabi, Mevlana, Yunus Emre hangi kanaldan olursa olun mutlaka ilgi göstermeliler. Hayatlarının bir döneminde farklı bir kültür ve dil ortamında yaşama ve eğitim görme deneyimi elde etmek çok önemli bir kazanç olacaktır bütün öğrenciler için, hele bizim öğrencilerimiz gibi çevirmen adayları için belki çok daha fazla…

  1. Bir akademisyen gözüyle çeviri öğrencilerinin hangi konuda eksiklikleri var? Bu eksiklikleri nasıl giderebilirler?

Öğrencilerimizin onlara sunduklarımızı almakla ilgili bir sorunu yok ama genelde sorgulama, kazandıkları becerileri geçer not almak için değil kendileri için ve gelecekteki meslekleri için kazanmak konusunda sanki ellerindeki ile yetinen bir yapıları var. Daha fazlasını talep etseler de bazen biz yerine getirememekten üzüntü duyuyoruz. O da bir gerçek… Ama onlara en çok daha mezun olmadan çeviri işlerini merak etmelerini, sektörün içinde bir yerde mutlaka kendilerine bir hedef belirlemelerini, kendilerine güvenmelerini, güçlü ve talepkâr olmalarını öneriyorum. Özellikle de yazılı alanda, teknik çeviri alanında,  kendilerine sunulan kısıtlı koşullara boyun eğmekten başka seçeneği olmayan çevirmen tanımını kırıp “uzman” çevirmenler olsunlar, işlerinde iyi olsunlar, hak etsinler, kazansınlar ve en önemlisi meslek örgütlerine üye olarak koşullarını iyileştirmek için birlik olsunlar. Çeviri öğrencilerinin yürüttüğü türden Çeviri Kulübü çalışmalarına, TÜÇEB’e (Türkiye Çeviri Öğrencileri Birliği) ve benzeri oluşumlara ilgi göstersinler. Birlikten güç doğacağı için istedikleri şeylere birlik olarak daha hızlı ulaşırlar. Mesleklerini sahiplenip ileriye götürmek için çalışsınlar.

  1. Çevirmen” olmayı hedefleyen bir öğrencinin dil yeteneğinin yanında sizce hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir?

Çevirmenlik dil zaafını affetmeyen bir meslek. Yazılı, sözlü dil becerilerinin en azından Avrupa Birliği dil portföyüne göre söylersek, ana dilinde yetkinlik düzeyi C2 olduğuna göre, birinci çeviri dilleri için B2, C1 ikinci ve varsa üçüncü çeviri dilleri için B1, A2 düzeylerinde olması gerekir. Bu yetmez tabii. Ana dil veya dillerinde (iki dilli iseler) yetkin olmayan çevirmenlerin başarılı olmaları mümkün değil. Zaten yurt dışında ve yurt dışı ile bağlantılı bir çevirmen olarak çalışacaklar için Türkçe gibi çok konuşanı olsa da çeviri dili olarak yaygın olmayan bir dilin özel bir önemi olacaktır. Onlardan özellikle bildikleri başka dil ya da dillerden erek dil olarak Türkçeye çeviri yapmaları beklenecektir.

Sözlü çeviri alanında da yine ana dili Türkçe olan bir çevirmenin yurt dışında öncelikle tam yetkin olduğu dile yani Türkçeye çeviri yapması beklenecektir. Öğrencilerimizin kendilerini dil edinci, uzmanlık alanı söylemleri ve terimleri konusunda ders dışında da zorunlu öğrenci olarak görmeleri, en az bir iki uzmanlık alanında birikimlerini taze tutmaları ve her gün en az iki dilde birkaç gazeteye göz gezdirip, çok okumaları ve genel kültürlerini beslemeleri yine en temel önerilerim…

  1. Ülkemizde çevirmenin yerini nerede görüyorsunuz? Sizce hak ettiği yerde mi veya bunun için neler yapılabilir?

Ülkemizde çevirmenin yerini özellikle son 5 yılda hızla iyileşen, yükselen bir konumda görüyorum. Bunda mesleğin standartları üzerine yapılan çalışmaların, çeviri alanının farklı yönlerini temsil eden dernek, öğrenci kulübü gibi oluşumların ve birliklerin sayısının artmasının büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Hak ettiği yerde olmadığı kesin ama bunun için hep birlikte yani üniversite, meslek örgütleri ve sektör üçlüsü olarak çaba göstermeye devam etmemiz gerekiyor. Hedef Çevirmenler Odası, Çevirmenler Sendikası olsun; neden olmasın ya da?

  1. Önerileriniz/Eklemek İstedikleriniz.

Bu fırsatı verdiğiniz için ve eğitim alanına olan duyarlılığınız için teşekkürler!

 

Yazar Hakkında:

Prof. Dr. Alev Bulut

İngiliz Dili ve Edebiyatı lisans, İngiliz Dili Eğitimi yüksek lisans ve doktora derecelerini tamamlamış olup 1996’dan beri İstanbul Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. Çeviri Derneği ve ÇEVBİR üyesidir. Kitap, makale ve öykü çevirilerinin yanı sıra çeviribilim ve toplum çevirmenliği araştırmaları, çeviri, dil ve yazın konulu denemeleri bulunmaktadır.

 

Bölüm:

Akademisyen Gözünden Çeviri ve Çevirmenlik

Tags: