Kelimeler… Konuşurken, yazarken, düşünürken, kitap okurken, şarkı dinlerken; kısacası hayatımızın her anında bizimledirler. Duygu ve düşüncelerimizi aktarmaya, kendimizi doğru ifade etmeye ve iletişim kurmamıza yardımcı olurlar.

“Kelime” deyip geçmemek lazım… Nitekim bazen kullanılan yanlış bir kelime anlaşmazlığa neden olabiliyorken, bazen de tam yerinde kullanılmış “o kelime” arayı yumuşatmaya ve kırgınlıkların giderilmesini sağlayabiliyor. Kelimelerimiz bazen hitap ettiğimiz kitleyi veya kişiyi hoşnut ediyorken zaman zaman da tam tersi bir etki yaratabilir. Diğer bir ifadeyle, ağzımızdan ya da kalemimizden çıkacak tek bir kelime hiç gerçekleşmesini istemediğimiz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. İletişimin, diyaloğun ve dolayısıyla kelimelerin olduğu her yerde, hayatın her alanında olduğu gibi çeviri sürecinde de kelime seçimi işte bu sebeple oldukça önemlidir.

Her kelimenin ayrı bir anlamı ve gücü vardır; tıpkı her insanın ayrı bir kimliğe, ayrı bir parmak izine sahip olması gibi… Nasıl ki her birey bir diğerinden farklı ve özgünse kelimeler de tıpatıp aynı kalıplara sokulamaz ve eşdeğer tutulamaz. Her bir kelime, gerek anlam gerekse bağlam bakımından kendine özgü olduğu için kelimeleri ayrı ayrı değerlendirmek gerekir: her kelimenin parmak izi farklıdır. Bu nedenle çeviri sürecinde çevirmenlerin en anlaşılırı araması, özenle üzerinde durduğu kelime seçimi asla rastgele bir seçim değildir, olmamalıdır. Bu süreçte çevirmen hatadan kaçınmak için önce kelimenin anlamını araştırır, doğru bağlam içerisinde kullanıp kullanılmadığını değerlendirir, hedef kültürün anlayacağı seviyede bir kelime olup olmadığını sorgular ve söz konusu kelimenin yan anlamına bakar, kapsamlı bir araştırma yapar. Kısacası, çevirmen bir kelimenin hangi anlama geldiğinden emin olmaksızın kelime seçimi yapmaz, çevirmenler kelimelerin parmak izlerini çok iyi tanır.

Günümüzde ve geçmişte meydana gelen çeviri hatalarının başlıca sebeplerinden biri de yanlış kelime seçimleridir. Bir kelimenin sabit bir anlamı varmış gibi görünse de her zaman aynı cümlelerde ve bağlamlarda kullanılamaz, tek bir kelime birbirinden farklı bir çok anlamı ifade edebilir. Bu noktada çevirmenin en uygun kelimeyi bulabilmesi için zaman ayırması ve özenli bir çalışma yapması gerekir. Bu durum da çevirinin baştan sona büyük emekler isteyen bir süreç olduğunun en önemli kanıtıdır.

Bu konuya güzel ve zengin dilimiz Türkçeden bir örnek vererek devam edelim. Türkçe şiirsellik barındıran birçok kelimeye sahiptir. “Ay” ve “mehtap” sözcükleri bu duruma örnek gösterilebilir. Bu iki kelime düz anlam açısından eşdeğer kelimelerdir ancak yan anlam açısından birbirlerinden ayrılırlar.

“Ay dünyanın uydusudur.”

“Mehtaba çıkalım seninle bu gece.”

Birinci cümleyi bir Fen Bilgisi kitabında okurken, ikinci cümleyi bir şiir kitabında, bir tiyatro oyunu eserinde veya bir romanda okuruz. Bu iki kelime arasındaki fark belki de verilebilecek en basit örneklerden biridir: Birinci cümle nesnel ve bilgi verici bir cümle iken ikinci cümle edebi ve duyguları harekete geçiren şiirsel bir cümledir, eş anlamlı olan bu iki kelimeyi yukarıdaki cümlelerde birbirinin yerine kullansak bağlam oldukça abes durur.

Çevirmenler olarak bunun gibi, hatta daha da karmaşık kelimeler karşısında en uygun olanını bulabilmek için çaba sarf ediyoruz. Örneğin hukuki bir metin çeviriyorsak doğru bağlamı oluşturmak adına bir avukata danışıyoruz veya meslektaşlarımızla istişare yapıyoruz. Sonrasında ise, en doğru anlamı aktarabilmek için sorular soruyoruz kendimize: “Yazarın buradaki niyeti nedir?”, “Bilgi mi aktarmak istiyor yoksa duygu mu?”, “İroni mi yapıyor yoksa gerçeği mi söylüyor?”, “Bu kelimenin hangi anlamını öne çıkarmak istiyor?”, “Metin edebi mi, nesnel mi, bilimsel mi, hukuki mi, teknik mi?”, “Hangi kitleye sesleniyor?”, “Kelimeler tüm kitlenin anlayabileceği nitelikte mi yoksa belirli bir alanda uzmanlaşmış kişilerin anlayabileceği düzeyde mi?”, “Ağdalı ve ağır bir dil mi?”, “Kelime oyunları var mı?” şeklindeki sorular aklımızdan geçenlerden sadece birkaçı… Tüm bu soru işaretleri bizleri doğru kelime seçimine götüren ve kapıları açan kilit noktalarıdır. Bu soruların yanıtlarını bulduğumuzda daha somut, daha tutarlı ve daha emin adımlarla ilerleriz çünkü kelime seçimlerimizin bir dayanağı vardır.

Özetle, aslında her şey çıkış noktası olan metni doğru anlamakla başlar çünkü çeviri eyleminin ilk ve en önemli işlevi anlamı doğru kavramak ve aktarmaktır. Doğru anlamanın yolu da çeviri metnindeki mesajın anlaşılmasından geçmektedir. Zaten anlamadan hangi işi layığıyla yapabiliriz ki?

Fransız yazar ve şair André Breton şöyle der:

“Bir kelime ile her şey kazanılabilir. Bir kelime ile her şey kaybedilebilir.”

Hayatta her daim doğru kararlar vermeniz ve çeviri sürecinizde en doğru kelimeleri seçmeniz dileğiyle…


Kaynakça:

  • quickprotranslations.com
  • Korkulu Rüyamız: Dilbilgisi, Fatma Akerson Erkman, Çeviri Seçkisi I, Mehmet Rifat, Sel Yayıncılık, 2008
Tags: