Nedir bu tercüme hatalarından çektiğimiz?

Teknoloji alanındaki gelişmeler, eğitimdeki ilerlemeler gibi çeviri dünyasının aklını meşgul eden bir konu daha varsa o da başlangıçta ‘ufacık bir hata’ olarak ortaya çıkıp ardından muhtemel bir krize sebep olan tercüme hataları olsa gerek. Üstelik bu hatalar uluslararası boyutlarda yaşandığında daha geniş etkilere sahip sonuçların doğmasına sebep olabiliyor.

Eğer kendisi ‘ufak’ etkisi büyük olan bu hatalara zaman şeridinde göz atacak olsaydık;

MS 382 yılında St. Jerome tarafından yer yer yanlış çevirilerin yapıldığı ve bu yanlış çeviriler sonucu Musa heykellerinin tasvirlerinde hatalar meydana geldiği iddia edilen Vulgata’ya,

1830 yılında Paris ile Washington arasındaki görüşmelerde geçen Fransızca ‘istirham etmek’ anlamına gelen ‘demander’ kelimesinin tercümanlarca ‘talep etmek’ şeklinde çevrilmesiyle kullanılan dilin diplomasi diline uymadığı gerekçesiyle görüşmelerde yaşanan sorunlara,1877 yılında İtalyan gökbilimci Giovanni Virginio Schiaperelli’nin Mars’ın haritasını çıkarmaya başlaması ve ‘dar boğazlar’ı, ‘canali’ kelimesi ile karşılaması, sonuç olarak çevirmenlerin bu kelimeyi ‘kanal’ olarak tercüme etmesiyle Mars’ta kanallar inşa eden canlıların varlığına dair üretilen teorilere,

1956 yılında, dönemin Sovyet lideri Nikita Kruşçev Polonya elçiliğinde Batılı diplomatlar için verilen yemekte, komünistliğin kapitalizme göre daha çok yaşayacağını vurgulamak amacıyla Karl Marx’ın Komünist Manifesto’sundaki “Burjuva kendi mezar kazıcılarını yaratacak.” cümlesine dayandırarak “Sizin altınızı oyacağız.” Cümlesini kurması ve çevirmenlerin bu ifadeyi “Sizi mezara gömeceğiz.” Olarak çevirmesiyle Sovyet Rusya ve Amerika arasında artan gerilime,

1977 yılında Polonya halkının ‘geleceğe dair arzularını’ anlamak istediğini söyleyen eski ABD başkanı Jimmy Carter’ın Polonya’yı ‘arzuladığını’ söyleyen, üstüne bir de Carter’ın “Bu sabah ABD’den ayrıldım.” Sözlerini “Bir daha dönmemek üzere ABD’yi terk ettim.” şeklinde ifade eden çevirmenine değinmeden geçemezdik. Ancak gelişen teknoloji, ilerleyen eğitim ve değişen zaman bile tercüme hatalarının hız kesmeden devam etmesini engellemedi. Hatalı çevirinin insanların hayatını değiştirdiği, bu tür hataların en çok meydana geldiği ve kişiler için çok büyük sonuçlar doğurduğu yerler birisi de her zaman mahkemeler oldu.

Örneğin, 2012’nin Ocak ayının başlarında Kanada Yüksek Adalet Mahkemesi, Kanada’da çalışmakta olan Hint vatandaşı olan davalı Vishnu Dutt Sharma’nın görülen cinsel istismar davasında hatalı ve eksik çeviriden kaynaklı hatalı yargılama olduğunu bildirir. Çünkü mahkeme çevirmeni ‘cinsel istismar’ı ‘fiziksel istismar’, ‘genital bölge’yi ‘bacakların arası’ ve ‘iki gün’ü ‘birkaç hafta’ olarak çevirmiştir.

PBS’te 2016 yılında yapılan bir habere göre söz konusu tarihten birkaç yıl önce Virginia Chesterfield’da görülen bir dava esnasında bir tercüme krizi meydana gelir. Davacının asıl suçu trafikte kırmızı ışıkta geçmektir ve tercümanın davacıya İspanyolcada ‘infracción’ yani ‘ihlal’ suçu ile yargılandığını söylemesi gerekirken İspanyolcada ‘tecavüz’ anlamına gelen ‘violación’ kelimesini kullanır. Durum ise yakın zamanda mahkemede tercüman olarak çalışmaya başlayacak olan çevirmen Michelsen-King tarafından çözülür.

2015’te Avustralya’daki bir mahkemede Avustralyalı vergi mükelleflerinin binlerce dolar zararına bir karar alınır. Avustralyanın köklü haber platformu The Age’e göre, Endonezyalı kaçakçı bir şüphelinin ifade verdiği davada Endonezya diline ait birkaç ifade kullanılır ve söz konusu “birisini durdurdun mu?” ifadesi “birisini ittin mi?” olarak çevrilir. Endonezya dilini bilen bir jüri üyesi ise bu yanlışlığı hakime bildirir ve uzun bir münakaşanın ardından hakim mahkeme ve jürinin yanlış anlaşılma sebebiyle hata yaptığı için hatalı yargılamada bulunduklarını bildirir.

Bir diğer örnek ise, son günlerde ülkemizin gündeminde yer alan Rıza Sarraf (Reza Zarrab) davası. Davaya dair dikkat çeken detaylardan birisi New York Times gazetesinin Twitter’dan Rıza Sarraf ile ilgili haberleri Türkçe paylaşması olurken, dikkat çeken ikinci bir detay ise davanın ABD’de görülmesi sebebiyle yargıcın iletişim dili olarak İngilizce kullanırken, Sarraf’ın ifadesini Türkçe olarak vermesi ve bu ifadenin FBI tercümanı tarafından İngilizceye çevrilmesidir. Kamuoyuna yansıdığı şekli ile Rıza Sarraf’ın ifadeleri esnasında çevirmen krizi yaşanır ve Sarraf çevirmenin yaptığı bir hatayı düzeltir. Ayrıca, salonda davayı izleyen gazeteciler de çevirmenle ilgili sıkıntıyı sıkça dile getirirler. Yine dava takibinde olan gazetecilerin sonradan aktardığına göre çevirinin simultane değil de ardıl çeviri şeklinde yapılması yüzünden duruşmanın çok ağır ilerlediği belirtilmekte.

Bu örneklerden de göreceğimiz üzere, çevirmen kaynaklı hatalar ne geçmiş ile sınırlı ne de ulusal platformlar ile sınırlı. Maalesef, geçmişten günümüze uluslararası alanlarda gerek bir kişiyi gerek kitleleri etkileyen çeviri hataları yapılmış ve yapılmakta. Günün birinde bu hataların son bulacağını umuyor, sizlere hatasız çeviriler diliyoruz.

Yasemin Topçu – Senem Kobya


Kaynakça:

Tags: