Dünya üzerinde 7 binden fazla dilin konuşulmakta olduğu tahmin ediliyor. Yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan yüzlerce dili koruma ve canlandırma çalışmalarına rağmen maalesef birçoğu onları yaşatacak bir kültür kalmadığı için yok oluyor. Baskın dillere ve kültürlere yenik düşen ya da düşürülen dillerin yanı sıra birçok yapay dil yaratılmakta. Bunlardan en çok dikkat çekeni Star Trek serisinde kullanılan ve milyonlarca insanın en azından kulağına iliştiği Klingonca ve 1887 yılında Lingua Franca olması amacıyla Leh göz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından yaratılan Esperanto dili. Aylık yazı dizisinde bu ve buna benzer birçok yapay dili inceleyeceğiz ancak ilk olarak belki de hak ettiği değeri göremeyen ve popüler kültürde kendine yer bulamayan feminist yapay dil Láadan hakkında söz etmek daha yerinde olacaktır.

Suzette Haden Elgin

Bu sıradışı dilin yaratıcısı dilbilimci ve bilimkurgu yazarı Suzette Haden Elgin’dir. Elgin, İngilizcede ve aynı dil ailesindeki diğer dillerde kadınlar için sıkıntı teşkil eden iki sorun bulur ve bu dili yaratırken bu iki sorunu çözmeye odaklanır. Birincisi, kadınlar için son derece önemli olan kelimelerin bu dillerde olmadığını ve bunlar hakkında konuşmanın zor olduğunu ifade eder. İkincisi ise bu dillerin, özellikle İngilizcenin, duyguları ifade etme şekillerinden yoksun olduğunu, bunların tamamen ifade edilmesinin beden diliyle mümkün olduğunu ve bu ifade edilemeyen duyguların yazılı dilde de mevcut olmadığını düşünür.

Elgin birçok yazarın bilimkurgu romanlarında kurmaca dil kullandığını ve bu kitapların arkasında kitapla alakalı bu kurmaca dildeki bazı kelimelerin ya da kalıpların verildiğini fakat çok az yazarın tamamen yeni bir dil yaratma uğraşına girdiğini söyler. Elgin bu nadir yazarlardan biridir çünkü uydurma birkaç kelime yazmaktansa baştan başa yeni bir dil yaratır. Kitabında distopik bir gelecek işler ve bu distopik gelecekte kadınların herhangi bir hakkı kalmamıştır. Kadınların kendi fikirlerini, duygularını ve düşüncelerini daha iyi ifade edebilecekleri bir dil yaratmakla uğraşan ve hepsi dilbilimci olan bir grup kadın etrafında geçen Native Tongue isimli üçleme romanındaki olay örgüsünün ana ögesi olan Láadan’ı 1982 yılında yaratır.

Native Tongue üçlemesi.

Düşünceleri doğrultusunda anlamlı amaçlar ve mantıklı gerekçelerle sarmaladığı bir dil yaratan Elgin, dil yaratmanın bilimden ziyade bir sanat olduğunu düşünür. Ona göre yaratılan dili ilginç kılmak, dil yaratmaktan daha zordur çünkü doğal diller bile günden güne yok olmaktadır. Ancak bundan daha da zor olan şey; yaşayan bir kültürde yapay dilin insanlar tarafından konuşulmasını ve benimsenmesini sağlamaktır.

Suzette Haden Elgin, kitabı yazmasını ve dili yaratmasını dörder farklı sebebe dayandırır. Kitabı bir düşünce deneyi olarak yazdığını söyler ve birbirleriyle ilişkili dört hipotezi test etmeyi amaçlar. Kitabı yazmasının ilk amacı daha önce inceleyip blogumuzda paylaştığımız Dilsel Görelilik Kuramının doğruluğunu test etmektir. İkinci amacı; Gödel’in teoremini dile uygulamaktır. Üçüncü amacı dildeki değişimin toplumsal ve sosyal değişime neden olabileceğini test etmek iken son amacını ise kendi sözleriyle şöyle açıklar:

‘’Eğer kadınlara bir kadın dili sunulursa, şu iki şeyden biri olur; ya bu dili hoş karşılar ve beslerler ya da en azından kendilerine sunulan bu dilin yerine daha iyi bir kadın dili koymak için harekete geçerler.’’

Dili yaratmasının ardındaki sebeplere gelecek olursak, Elgin yine dört farklı sebepten söz eder. Öncelikle kitabındaki olay örgüsünün böyle bir dili yaratmakla ilgili olduğunu ve böyle bir süreçten bizzat kendisi geçerse, bu olayı kitabında daha iyi işleyeceğini açıklamıştır. Daha sonra ise bir astronot ya da kimyager bir bilimkurgu romanı yazdığında bu yazarların bilimsel jeolojik bilgilerin aksine kendi alanlarıyla ilgili bilgiler vermesi gerektiğini ve bilimkurgu romanı yazan bir dilbilimci olarak da sahip olduğu dilbilim bilgisi kapsamında buna kendisinin de mecbur olduğunu söyler. Bunun dışında Láadan’ın kadınların algılarını daha iyi ifade etmesi amacıyla tasarlanmış bir dil olduğunu bildirir. Son amacını ise şöyle açıklar bizlere Elgin:

‘’Konuşmalarım sırasında bana kadınların konuştukları dillerle ilgi bir sıkıntıları varsa nasıl olur da kendi dillerini oluşturmazlar ya da nasıl olur da kadınların yarattığı bir dil olmaz diye soruluyor soruluyordu. Bu sorular beni çok üzmüştü. Bu yüzden de kadınların algılarını ifade edebilmesi için bir dil yaratmanın yararlı olabileceğini düşündüm.’’

Láadan Dilbilgisi ve Sözlüğü

Láadan dilinin ilginç olan birkaç özelliğinden bahsetmek bu dili kavramsallaştırmak adına yararlı olacaktır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Elgin bazı duyguların ifade edilmesinin zor olduğunu ve bunların yazılı dilde mevcut olmadığını söyler. Örneğin, biri ‘’meşgul’’ olduğunu söylediğinde bunu sinirli, keyifli ya da umursamaz bir şekilde söyleyebilir. Bunu anlamak için o kişinin beden diline ihtiyaç duyarız ve kelimenin zihnimizde oluşturduğu algı bu beden diline bağlıdır. Bu bağlamda Elgin, farklı duyguları ifade etmek amacıyla Láadan diline farklı sonekler eklemiştir. Böylelikle bu ekler kullanıldığında iletilmek istenen eylemin hangi amaçla söylendiği anlaşılabilir. Bunlardan sekiz tanesini şöyle listeleyebiliriz:

öfkeyle söylerken: -d
acıyla söylerken: -th
sevgiyle söylerken: -li
kutlama/tebrik için söylerken: -lan
şakayla/şaka için söylerken: -da
korkuyla söylerken: -ya
öykü/hikaye biçiminde söylerken: -de
öğretme yoluyla söylerken: -di

Láadan dilindeki kelimeler, taşıdıkları anlamlar bakımından da kendilerini oldukça farklı kılmaktadır. Birçok farklı durumu veya olayı tek bir kelimeyle tanımlayan kelimeler mevcuttur ve bu sayede de dilin anlam ve duygu bakımından oldukça zengin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Daha iyi açıklayabilmek için birkaç örnek vermek yararlı olacaktır.

Örneğin ab kelimesi beğenilen ama saygı duyulmayan biri için sevgi anlamına gelirken ad kelimesi ise saygı duyulan ama beğenilmeyen biri için sevgi anlamına gelir. Bunların yanı sıra ashon kelimesi de kan bağı olmayan ama kalpten akrabalık hissedilen biri için sevgi anlamına gelir.

Son olarak, Suzette Haden Elgin’in tüm bunları bir düşünce deneyi olarak tasarladığından yukarıda bahsetmiştik. Elgin bu deney için kitabın yazıldığı 1984 yılından 1994’e kadar on yıl süre biçer. Dilsel Görelilik Kuramı’nın iki yorumundan biri olan Dilsel Etki, Gödel’in teorimi ve dildeki değişimin sosyal değişime neden olacağı hipotezlerinin doğru olduğunu ancak kadınlara yeni bir dil sunulduğunda ne yapacakları hakkında ortaya attığı hipotezin ise yanlış olduğunu ve bu hipotezin yanlış olması durumunda diğer üç hipotezin doğruluğunun geçerli olamayacağını açıklar. Bunun sebebi ise diğer üç hipotez yalnızca dördüncü hipotez doğrulanırsa test edilebilir. Elgin, bu sebeple, deneyin başarısız olduğunu açıklar.

Láadan belki kadınlar tarafından kullanılan bir dil haline gelmedi/getirilmedi fakat Láadan’dan yıllar sonra bile kadınlar için yeni bir kadın dilinin yaratılmaması bu fikrin var olmadığı anlamına gelmemelidir ya da böyle bir fikrin şu an yüksek sesle dile getirilmemesinden hiçbir zaman getirilmeyeceği anlamı çıkarılmamalıdır. Belki de Elgin’in büyük bir fedakarlık ve özveri örneği sergileyerek yarattığı bu harikulade dil uzaklarda bir yerlerde birilerini harekete geçirmiştir ya da geçirecektir. Eğer harekete geçirmemişse bile böyle bir düşünce birilerinin zihninde var olduğu sürece yaşayacaktır. Suzette Haden Elgin, kadınlara kendilerini daha iyi anlatabilmeleri için belki de en güzel fikri vermiştir.

Kaynakça:

Láadan Language

İngilizce – Láadan Sözlüğü

Láadan The Feminist Language

Tags: