Röportajlarımıza bugün de edebiyat çevirmeni Aslı Dağlı ile devam ettik. Aslı Dağlı’ya hem çevirmenlerin hem de yeni çevirmen adaylarının merak ettiği sayısız soru sorduk. Kendisine röportaj isteğimizi kırmayıp bizi kabul ettiği için teşekkür ederiz.

Merhabalar Aslı hanım. Çeviri sektöründe ismi hep en çok okunan kitaplarla anılan ve ilgiyle takip edilen bir edebiyat çevirmenisiniz. Kişisel olarak ben de sizi ve listesi giderek renklenen roman çevirilerinizi ilgiyle takip ediyorum ve biliyorsunuz, günlük hayattan görüştüğüm biri olduğunuz için de sizin hakkınızda belki diğer çevirmenlere göre bir nebze daha fazla bilgi sahibi oluyorum. Öncelikle Türk edebiyat dünyasına kazandırdığınız tüm romanlarınız için sizi tebrik ederek ve röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkürlerimi sunarak söze başlamak istiyorum.

Ben teşekkür ederim. :)

Sizinle ilk tanışmamız, İzmir’deki Çevirmenler Buluşması esnasındaydı. Orada dikkatimi ilk çeken şey, özgün tarzınız ve çantanızda bulunan romanınız oldu. Sanırım yolculuklarda da kitaplardan uzak kalmıyorsunuz. Çantanızda hep roman taşır mısınız?

Sadece yolculuklarda değil, sürekli. Çantamda hep bir roman vardır. Otobüste, takside, bankada, erkenden gittiğim kafede arkadaşımı beklerken çoğu insanın aksine telefonumla oynamıyor, kitap okumayı tercih ediyorum.

Çeviri sektörüne ilk başladığınız zamanlar teknik çeviriyle başladığınızı biliyorum. Çeviriye ve “teknik” çeviriye ilk adımınız nasıl oldu?

Ankara’da üniversite okuyordum, on yedi yaşındaydım. Kafeteryalarda, barlarda çalışıyordum. Sonra bir arkadaşım, “Senin İngilizcen çok iyi değil miydi? Neden oralarda helak oluyorsun? Gel ben seni bilgisayar işlerini yaptığım bir tercüme bürosuna götüreyim.” dedi. O gün orada başladı kariyerim. :)

Peki, sonradan sizi edebiyat çevirisine ve yayınevlerine iten ne oldu?

13 senem böyle geçti. Ama o sürenin en az 5-6 yılını kitap blogger’ı olarak geçirdim. O sırada sevdiğim arkadaşlarımdan biri büyük yayınevlerimizden birine çeviri yapıyordu. Ardından ben daha ne olduğunu anlamadan o yayınevinden gelen teklifle edebiyat çevirisine kaydım. Blogger olmanın önemi şu: o sırada ister istemez bir takma adla kitap kritikleri yazıyordum ve yayınevleri o takma adıma aşinaydılar. İşi değiştiren, o kişinin ben olduğumu öğrenmeleriydi.

Şimdi çevirilerinizin en çok satan kitaplar arasında yer alması, afişlerinin basılması, filmlerinin çekilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunlar hep mutluluk verici şeyler. Benim için ciddi birer motivasyon kaynağı.Ülkemizde fantastik çizgi roman çeviren az sayıda çevirmenden birisiniz, bu konuda çalışmak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?

Şunu düzeltelim, çizgi roman çevirmiyorum. Çizgi roman editörüyüm. Öte yandan çevirmek isteyenlere çizgi roman ve karakter külliyatlarına hakim olmanın yanı sıra sokak diline rağmen Türkçeyi doğru kullanmayı öğrenmelerini öneriyorum.

Peki, özellikle hayalinde kitap çevirmeni olmak isteyenlere tavsiyeleriniz var mı?

Çok, çok, çok okumak. En az ingilizce kadar türkçe okumak. İyi çevirmenlerin eserlerini okumak.

Kafes gibi görme duyusunun hiç kullanılmadığı, diğer dört duyunun öne çıktığı bir kitabı çevirmenin zorluğu oldu mu? Yazar Tüyap’a geldiğinde ona eşlik etmiştiniz, ona bu ses oyunları hakkında serzenişte bulundunuz mu?

Kafes’te betimlemeler koku üzerineydi. Ve bu benim için yeni bir deneyim olsa bile görme duyusuna dayanarak yapılan betimlemeleri çevirmekten pek farkı yoktu. Öte yandan Josh Malerman, ona serzenişte bulunmamı gerektirecek hiçbir ses oyunu yapmamıştı. :)

Bir hemşehriniz, hele de size çok yakın oturan bir hemşehriniz olarak bu soruyu sormazsam olmaz. İzmir, yaratıcılığınıza ve motivasyonunuza ilham kaynağı oluyor mu? Neden İzmir?

Muhakkak önemli bir katkısı vardır. İzmir özgürce yaşayabildiğim, nefes alabildiğim, kendimi evin içine hapsetmek zorunda kalmadığım bir şehir. İnsanları güler yüzlü ve okuyorlar. Özellikle kitap gibi uzun soluklu projeler çevirirken içine düştüğümüz o “sonsuza dek burada böyle kapalı kalacağım” korkusunu aşmak İzmir’de daha kolay oluyor.

Şimdi, biraz daha kişisel bir soru geliyor. Emeklilik için bir planınız veya özel bir hayaliniz var mı?

Emeklilik de ne? :) Hayır. Yok.

İzmir ÇevirmenDayanışma Buluşması’nda yine bir sözünüz çok dikkatimi çekmişti. Tüm Bilgisayar Destekli Çeviri (BDÇ) programlarına hakim olmanıza rağmen, artık edebiyat çevirisi yaptığınız için bu programları kullanamadığınızdan ve Word ile çalışmaya devam ettiğinizden dem vurmuştunuz. Bunu sanat çevirisinin özgün ve yaratıcı niteliğinden hareketle hiçbir zaman teknolojiye yenilmeyeceği olarak yorumlamamız mümkün mü?

Mümkündür. Teknik çeviriler biraz daha standardize edilebilir ifadelerden oluşuyor. Biraz daha birlerden ve sıfırlardan bahsetmek mümkün. Öte yandan edebi çeviri öyle değil. Tutmak, kavramak ve sıkmak arasındaki fark edebi çeviride adeta uçurum kadar.

Peki, sizce yayınevleri ve tercüme büroları arasında fark var mı?

Tabii ki var. Yayınevleri, özellikle de kitaba aşık yayınevleri bu işi ruhlarıyla yapıyor. Ama hiçbir ofisin bir boşanma davası kararını gözlerinden kalpler çıkararak okuduğunu sanmıyorum.

Çevirmenlerin yazım ve noktalama hassasiyetinin en üst seviyede olduğu su götürmez bir gerçek. Siz de Türkçenin kirlenmemesine önem veriyor musunuz?

“Çevirmenlerin” demeyelim zira hala noktayı, virgülü nereye koyacağını bilemeyen çevirmenlerimiz de var. Ama sektörün büyük çoğunluğu kadar hassas olduğum bir konudur bu. Kültür yalnızca dille aktarılır ve dili kirlenen bir ülkenin kültürünün kalıcılığından bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla dili kirlenmekten koruyanlar sadece çevirmenler değil, bu dili konuşan herkes olmalı.

Birçok çevirmen gibi sizin de bir kediniz olduğunu biliyorum. “Deadline” tabir ettiğimiz en yorucu zamanlarda kediniz sizin için bir güçlük yaratıyor mu?

“Kedim” değil, kedilerim. 4 tane kedim var. Ve hayır. Çoğu zaman stresi onlar sayesinde yeniyorum.

Biliyorsunuz, edebiyat çevirisinin tam anlamıyla son bulması aslında editörün elinden geçtikten sonra gerçekleşiyor. Bu aşamada ilgili editörle iletişim kurma gereksinimi doğuyor mu?

Ben kitaplarımı doğrudan editörlerimle iletişim içinde çeviririm. Onlar da akıllarına takılan bir şey olduğunda bana sorarlar. Kitap tek kişilik bir çaba değil. Ekip işidir.

Çeviri dışında sosyal sorumluluk projeleriyle de yakından ilgileniyorsunuz. Çeviri Blog aracılığıyla mevcut projelerinizden ve okuyucularımızın size nasıl ulaşabileceklerinden de bahsetmek ister misiniz?

Mülteci çocuklar için süt, bebek bisküvisi, bebek maması ve alt bezi topluyorum. Bu konuda yardımcı olmak isteyen herkes Facebook üzerinden benimle iletişime geçebilir.

Çok teşekkür ederim, Aslı hanım. :) Yine bir Çevirmenler Buluşması’nda görüşebiliriz umarım.

Ben teşekkür ederim. :)

Tags: